Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 41
  • Öğe
    Rekabet hukuku bağlamında iş gücü piyasaları
    (Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Kaya, Tuğçe
    Rekabet hukuku geleneksel olarak mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti düzenlemeyi amaçlamaktadır. Ancak teknolojinin gelişmesi ve nitelikli iş gücüne duyulan ihtiyaç, rekabet hukukunun son zamanlarda iş gücü piyasaları içerisindeki varlığının ve öneminin giderek artırmasına yol açmıştır. Teşebbüslerin çalışanları istihdam etmek için iş gücü piyasalarında giriştikleri bu rekabet, özellikle çalışanların ücretleri, çalışma koşulları ve kariyer olanakları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Rekabet hukukunun piyasada etkinliği sağlama ve tüketici refahını koruma amaçlarına ulaşması iş gücü piyasalarında da rekabetin sağlıklı sürdürülmesine bağlıdır. Bu durum, yalnızca ekonomik verimlilik açısından değil sosyal adalet bakımından da büyük önem taşımaktadır. Edinilen deneyimler, teşebbüslerin bazı anlaşma, uygulama veya kararlar yoluyla iş gücü piyasalarında rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı şekilde hareket etme eğilimi gösterdiklerini ortaya koymaktadır. İş gücü piyasalarında dengesizliklere yol açan söz konusu uygulamalar çalışanların pazarlık güçlerinin azalmasına ve ücretlerin düşmesine sebebiyet piyasada tekelci bir yapı oluşturmaktadır. Bu anlamda, rekabet hukukunun iş gücü piyasaları içerisindeki yeri ve öneminin anlaşılması, bir bakıma rekabeti bozan anlaşma ve uygulamaların ortaya konulmasıyla mümkün olmaktadır. Anti-rekabetçi anlaşma ve uygulamalar iş gücü piyasalarında çeşitli görünümler sunabilmektedir. Bunların ilki az sayıda işverenin belirli bir coğrafi bölgede baskın konumda bulunması anlamına gelen ve monopson olarak nitelendirilen piyasa yapısıdır. Monopson, bir yandan çalışanların pazarlık gücünü zayıflatırken diğer yandan da çalışan ücretlerinin baskılanması sonucunu doğurmaktadır. İş gücü piyasalarında rekabeti bozan bir diğer yapı kartellerdir. Klasik rekabet hukukunda fiyat tespiti, üretim kısıtlaması veya pazar paylaşımı gibi amaçlarla işverenler arasında yapılan hukuka aykırı anlaşmaları ifade eden bu kavram, iş gücü piyasaları bağlamında ise işverenlerin, ücretler, yan haklar, iş koşulları veya çalışan devri gibi konularda açıkça sınırlı anlaşmalara varmaları anlamına gelmektedir. Bu yapı, klasik ürün piyasası kartellerine benzer şekilde iş gücüne ilişkin arz-talep dengesini bozmaktadır. Özellikle büyük teşebbüsler arasındaki kartellerin piyasada ücretlerin düşmesine, inovasyonun ve rekabetçi istihdamın ortadan kalkmasına ve çalışanların alternatif istihdam fırsatlarına ulaşmalarının engellenmesine yol açtığı bilinmektedir. İş gücü piyasalarında en sık karşılaşılan kartel türleri, öğretide centilmenlik anlaşmaları olarak da bilinen ücret tespiti ve çalışan ayartmama anlaşmaları ve çalışma koşullarına ilişkin anlaşmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğrudan veya dolaylı olarak, çalışanlara ödenecek ücretlerin ve/veya sağlanacak diğer her türlü mali hakkın, belirli bir seviyede yahut aralık içerisinde tespit edilmesi konusunda teşebbüsler arasında yapılan ücret sabitleme anlaşmaları ile bir teşebbüsün bir başka teşebbüsün çalışanlarına iş teklif etmemesine veya bu çalışanları işe almamasına yönelik doğrudan veya dolaylı şekilde yapılan çalışan ayartmama anlaşmaları birçok hukuk sisteminde per se rekabet ihlali olarak kabul edilmektedir. ABD’de başlayan ve Avrupa Birliği ile diğer rekabet hukuku çevrelerini etkisi altına alan güncel gelişmeler rekabet hukukunun iş gücü piyasalarındaki varlığını ve gerekliliğini teyit etmiştir. Hâlihazırda rekabet hukukunun iş gücü piyasalarında uygulanabilirliği ile ilgili kayda değer bir itiraz bulunmadığını belirtmek mümkündür. Güncel durum ise rekabet hukuku bağlamında iş gücü piyasalarına ilişkin uygulamaların güçlenerek artacağını göstermektedir.
  • Öğe
    Önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı
    (Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Şahin, Harun Yılmaz
    In this thesis, the wholesale of a significant amount of company assets, which is regulated under Article 408/2-(f) of the Turkish Commercial Code No. 6102 and determined as one of the inalienable powers of the general assembly, is analyzed. The thesis consists of three chapters; the situation in the comparative law, the relationship between the corporate bodies and the implementation of the wholesale of a significant amount of company assets are discussed in the thesis. In the thesis, the regulations in Turkish Law have been utilized, the case law of the Court of Cassation from the period of the abrogated Turkish Commercial Code No. 6762, including the period of the Turkish Commercial Code No. 6102, has been scanned and added to the thesis, and our opinions on controversial issues and determinations on lege feranda have been made in the thesis.
  • Öğe
    Tezgahüstü piyasada kurulan opsiyon sözleşmeleri
    (Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Haziran, 2025) Aksoy, Mert Kerem
    Tezgahüstü piyasada kurulan bir tür türev işlem olan opsiyon sözleşmeleri; finansal kuruluşlar ile müşteriler arasında akdedilen, talep ve koşulları ikili müzakerelerle değişiklik gösterebilen sözleşmelerdir. Tarihsel süreç içerisinde bu sözleşmelerin yatırım amaçlı kullanılmaya başlamasıyla birlikte konunun uzmanı olmayanlar açısından risk taşıyan işlemler haline gelmiştir. Bu bakımdan tespiti önemli bir husus olan yatırımcının tüketici hukuku korumasından hangi koşullarda faydalanabileceği çalışmamızda inceleme konusu arasında yer almıştır. Tezgahüstü piyasada kurulan opsiyon sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. Bu bakımdan sözleşmenin tarafları birbirinin hem alacaklısı hem borçlusu durumundadırlar. Opsiyon sözleşmeleri yenilik doğuran hak teorisi gereği birbirine iktisadi olarak bağlı iki ayrı sözleşmeden teşekkül etmektedir. Opsiyon sözleşmesi ve opsiyon hakkının kullanımıyla hukuk dünyasında meydana gelen opsiyon sözleşmesine konu dayanak varlığın satımı sözleşmesidir. Çalışmamız üç ana bölümden oluşmuştur. İlk bölümde opsiyonların tarihsel ve kavramsal çerçevesi temel kavramları ve türlerine değinilmiştir. İkinci bölümde tezgahüstü piyasada yatırım kuruluşlarının alım satım aracılığı faaliyeti çerçevesinde opsiyon sözleşmelerinin kuruluşu ve hukuki niteliği ele alınıp incelenmiştir. Özellikle yatırımcının tüketici niteliğine yer verilmiş, çerçeve sözleşme ve bireysel sözleşme ayrımına odaklanılmıştır. Çerçeve sözleşme ve bireysel sözleşmelerin hukuki niteliği ve çerçeve sözleşmeler bakımından genel işlem koşullar denetimi çalışmamızın bu bölümünde mercek altına alınmıştır. Üçüncü bölümde ise yatırım kuruluşu ve müşterinin borçlarına yer verilerek sözleşmenin sona erme biçimleri irdelenmiştir. Müşterinin opsiyon sözleşmesi kurma iradesini içerir emri, yatırım kuruluşu tarafından müşteri adına kendi hesabına, kendi adına ve hesabına iletilerek gerçekleştirilmesi veya yalnızca müşteri adına emir iletimi şeklinde mümkün olabilmektedir. Bu noktada, bireysel sözleşmelerin hukuki niteliği farklılık göstermekte ve bu farklılığa göre tarafların borçları da değişmektedir. Çalışmamızın sonuç kısmında tez konumuz kapsamında varmış olduğumuz sonuçlar tek tek ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Arabuluculuk- tahkim (med-arb) sözleşmesine aykırılık ve sonuçları
    (Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eylül, 2025) Evin, Beste
    Bu çalışmada, tarafların aralarında doğmuş veya doğabilecek özel hukuk kapsamındaki uyuşmazlıkları, hukuk düzeninin ve kanunun izin verdiği ölçüde, iki alternatif uyuşmazlık çözüm yolunun bir araya gelmesiyle oluşan arabuluculuk-tahkim ile çözmek istemeleri hâlinde yaptıkları arabuluculuk-tahkim sözleşmesiyle ilgili olarak söz konusu olabilecek aykırılıklar ve bu aykırılıkların olası sonuçları Türk medeni usul hukuku kapsamında incelenmeye çalışılmıştır. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, arabuluculuk-tahkim ile ilgili olarak genel bir açıklama yapılmış, arabuluculuk ve tahkim alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ayrı ayrı ele alınmış, bazı arabuluculuk-tahkim çeşitlerine değinilmiş, arabuluculuk-tahkim bakımından ilkelerden söz edilmiş, arabuluculuk ve tahkim sözleşmeleri bağımsız olarak açıklanmış, arabuluculuk-tahkim sözleşmesinin tanımı, unsurları ve niteliğine yer verilmiştir. İkinci bölümde arabuluculuk-tahkim sözleşmesine aykırı durumların neler olabileceği detaylı olarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise ikinci bölümde tespit edilmiş olan aykırılıkların Türk hukuku kapsamında olası sonuçları ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir. Aykırılıklar ve sonuçları, başta medeni usul hukuku olmak üzere, farklı hukuk alanlarının da önemli noktalarıyla beraber incelenmiştir. Sonuç kısmında ise konu kapsamında yapılan tespitlere ve ulaşılan sonuçlara tek tek yer verilmeye çalışılmıştır. Tez çalışması, Türk medeni usul hukuku temelli olup maddi hukuka ilişkin bazı açıklamalar ve değerlendirmeler de içermektedir. Çalışmada Türk hukukundaki düzenlemeler ile yargı kararlarının yanı sıra yabancı ülke kaynakları ve yargı kararlarından da faydalanılmıştır.
  • Öğe
    Sosyal medya etkileyicisinin özel hukuk sorumluluğu
    (Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ağustos, 2025) Çelik, Burak
    Social media, nowadays a widely used platform, is significant due to the form of communication established among its users. Individuals who have succeeded in gathering large audiences within their follower base on social media have come to be known as social media influencers. Through their regular and consistent posts, social media influencers can alter the will of the interactees who fall within their sphere of influence. This communication between influencers and other social media users is a subject that requires examination from the perspective of whether a liability arises between the parties. Within the scope of this study, we have examined the types of liability that may arise specifically from social media influencers' posts, and the potential claims they may face as a result. The fundamental concepts of private law have been addressed, particularly from a civil law perspective, and the influencer's liability has been determined. It has been clarified whether a social media influencer enters into a contractual relationship with their followers, how a reliance liability (culpa in contrahendo) is formed towards them, and which of their posts constitute a tort. Each liability scenario has been analyzed in three separate sections, with the final section explaining the consequences of this liability.
  • Öğe
    Türk ve Alman sosyal güvenlik hukukunda iş kazası kavramı
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2023) Zehiroğlu, Şeyma; Yiğit, Esra
    Teknolojinin her geçen gün gelişmesiyle birlikte iş kazası sayıları gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle iş kazası sayılması gereken olaylar belirlenmelidir. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki, sosyal güvenlik hukukundaki kaza kavramı ile bireysel iş hukukundaki kaza kavramı birbirinden farklıdır. Bireysel iş hukukuna göre iş kazası olarak adlandırılan her kaza aynı zamanda sosyal güvenlik hukuku anlamında da bir iş kazası olarak nitelendirilirken, sosyal güvenlik hukukundaki "kaza" kavramı bireysel iş hukuku bakımından bir "iş kazası" teşkil etmeyebilir. Bu nedenle, sigortalıların meydana gelen kaza sonucu sağlanan sosyal yardım ve haklardan etkili biçimde faydalanabilmeleri için iş kazası kavramının doğru anlaşılması ve sigortalının 5510 sK. m. 13/ f. 1 hükmünde sayılan hallerden birisine girecek şekilde kazaya uğraması gerekir. Bu çalışmada iş kazası kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için sosyal güvenlik hukuku anlamındaki iş kazası kavramı ve iş kazası sayılan haller tek tek incelenmiştir. Bunun yanı sıra iş kazası sigorta kolunun ilk olarak Almanya'da ortaya çıkması nedeniyle Alman Sosyal Güvenlik Kanunu'nun yedinci kitabının sekizinci maddesinde yer alan iş kazası kavramı ve iş kazası olarak kabul edilen durumlar da ele alınmıştır. Çalışma; giriş, iki ana bölüm ve sonuç olmak üzere toplam dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın amacı, Türk ve Alman hukukundaki düzenlemelere karşılaştırmalı olarak yer vererek iş kazası olarak kabul edilen durumları tek tek açıklayıp iş kazası kavramının doğru biçimde anlaşılmasını sağlamaya çalışmaktır. Çalışmanın ilk bölümünde Türk sosyal güvenlik hukukundaki iş kazası kavramının tanımı, unsurları ve kanunda iş kazası olarak düzenlenen hâller ele alınmıştır. Çalışmanın ikinci bölümde Alman sosyal güvenlik hukukundaki iş kazası kavramının tanımı, unsurları ve ilgili düzenlemeye göre iş kazası olarak nitelendirilen hâller, konuyla ilgili yargı kararlarına da değinilerek incelenmiştir. Çalışmanın son bölümde ise Türk ve Alman sosyal güvenlik hukukunda iş kazası sayılan hâller karşılaştırmalı biçimde ele alınarak, iki üke düzenlemesinin benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Sermaye şirketlerinde Kişisel Verilerin Korunması Hukuku bağlamında compliance (uyum)
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2023) Gül, Sena; Çekin, Mesut Serdar
    Hukuki bir terim olarak compliance şirketlerin tabi oldukları mevzuata uygun davranması anlamına gelmektedir. Özellikle teknolojinin çığır açan gelişimi karşısında, bireylerin kişisel verilerinin korunması adına şirketlerin kişisel veri işleme faaliyetlerinde tabi oldukları düzenlemelere uyum sağlaması kritik önem taşımaktadır. Bu doğrultuda çalışmamız kapsamında compliance kavramı farklı yönleriyle kısaca açıklanmakta ve sermaye şirketleri bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında compliance programı oluşturma yükümlülüğü bulunup bulunmadığı incelenmektedir. Ayrıca sermaye şirketlerinde kişisel verilerin korunmasına ilişkin compliance programları oluşturulurken esas alınması gereken hususlar Kişisel Verileri Koruma Kurulu kararları ile ulusal ve uluslararası en iyi uygulama örnekleri dikkate alınarak ortaya konmaktadır. Çalışmamızda son olarak kişisel verilerin korunmasına ilişkin compliance programının sermaye şirketlerinde sorumluluk çerçevesinin çizilmesine etkisi incelenmektedir.
  • Öğe
    Avrupa Birliği hukukuyla mukayeseli olarak kamu sektöründe veri yönetişiminin hukuki çerçevesi
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2024) Bayar, Çağatay; Çekin, Mesut Serdar
    Veri temelli teknolojilerin günümüzde geldiği seviye devletlerin veri yönetişimi konusunda düzenlemelerde bulunmasını gerekli hale getirmiştir. Toplumun birçok kesimi tarafından veri temelli ekonominin getirdiği fırsat ve imkanlar kullanılmak istenmektedir. Bu kapsamda veriler hukuki düzenlemelere konu olmaya başlamıştır. Kamu sektörü elinde bulunan verilerin ise hukuk düzenleri tarafından nasıl ele alınacağı bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
  • Öğe
    Birleşme ve devralma işlemlerinde geleceğe yönelik bir fiyat ayarlama mekanizması olarak earn-out klozları
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2024) Toprak, Özgün; Demir, Koray
    Çalışma kapsamında küresel ortamda gittikçe daha fazla tercih edilen birleşme ve devralmalarda bedel üzerinde anlaşmanın tarafların en çok karşılaştığı sorunlardan olduğu görülmüştür. Bu nedenle tarafların gerek hedef şirketin performansına gerekse gelecekte etkili olabilecek faktörlere ilişkin farklı tahmin ve değerlendirmelerde bulunması nedeniyle meydana gelen bedel hakkındaki görüş ayrılıkları, ekonomik anlamda birçok menfaatlerinin bulunduğu birleşme ve devralma işlemlerini gerçekleştirememelerine neden olabileceği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla öncelikle mekanizmanın kullanım alanına ilişkin bilgi verilmesi amacıyla birleşme ve devralma kavramları ile ilgili işlemler çerçevesinde bedel unsuru incelenmiştir. Bu bağlamda gerek müzakereler aşamasında gerekse kapanış sonrası dönemde bedele dair ihtilafların ortaya çıkmaması adına earn-out mekanizması ile kurulan köprünün tarafların beklentileri ve menfaatleri arasında bir dengenin sağlanmasındaki önemi açıklanmıştır. Çalışmada ele alınan earn-out mekanizmasının köprü, finansman ve takas işlevleri ve değinilen mahkeme kararları çerçevesinde sözleşmede kararlaştırılacak koşullar ve finansal ya da finansal olmayan hedefler doğrultusunda tarafların menfaatlerinin dengelenmesine yardımcı olması hususları ele alınmıştır. Sonuç olarak, bu risklerden kaçınılarak mekanizmanın avantajlarında faydalanılabilmesi için gerek mekanizmanın unsur ve işlevlerine gerek birleşme ve devralma işlemlerindeki yerine gerekse kıyasen uygulanabilecek hükümlere ilişkin gerekli bilgilere sahip olmanın önemi ortaya koyulmuştur.
  • Öğe
    Gerichtliche entscheidungsfindung aufgrund künstlicher intelligenz – verfassungsrechtliche grenzen im deutschen recht
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2023) Kodan, Büşra Nur; Kunıg, Hans Phılıp
    Gelişen teknoloji ile yapay zeka sistemleri her geçen gün hayatımıza daha fazla entegre olmaktadır. Günlük hayatta olduğu gibi hukuk sisteminin işleyişinde de yapay zeka sistemlerinden faydalanılmaktadır. Hukuk alanında kullanımı giderek artan yapay zekanın Alman mahkemelerinde karar verme yetkisi olarak kullanılması ihtimali, bu durumun mevcut Alman Temel Kanunu ile uyumlu olup olmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Bu konuyu Alman hukuku açısından ele alırken öncelikle Alman hukukundaki mevcut anayasal düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle çalışmada incelenen sorunun cevabı mevcut Alman anayasası ve Alman anayasasına yapılan yorumlar bağlamında araştırılmıştır. Temel Kanun'da düzenlenen temel haklar, demokratik devlet anlayışı, yargı ve hakimlerin bağımsızlığı ilkeleri üzerine yapılan araştırmaya göre; Yapay zeka sistemlerinin Alman mahkemelerinde hakim olarak mahkeme kararları vermesi halinde, başta anayasal düzenlemeler olmak üzere yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulacak. Ancak uygulanabilir anayasal düzenlemeler incelenirken, anayasada güvence altına alınan temel hakların özünün ihlal edilmemesi gerektiği dikkate alınmalıdır.
  • Öğe
    6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde taşıma işleri komisyonculuğu
    (Türk-Alman Üniversitesi, 2022) Oyal, Ahmet Batuhan; Seven, Vural
    Günümüzde teknolojik ve ticari hayattaki gelişmelere paralel olarak, taşıma alanında taşıma araçları ve taşıma türleri de çeşitlenmekte ve karmaşıklaşmaktadır. Bu nedenle en basit anlamıyla üreticinin, bir taşıyıcı ile anlaşarak taşıma aracının tamamını dolduracak yükü taşıyıcıya vererek taşıttırması istisnai hale gelmiştir. Farklı yüklerin ve taşıma türlerinin bir araya getirilerek maliyetten ve zamandan tasarruf edilmesi esas olduğundan, taşıma alanına bilgi sahibi olmayan veya ortalama bilgiye sahip olan kişilerin taşıma işinin örgütlenmesi işinin altından yardım almadan kalkmaları giderek zorlaşmaktadır. Uygulamadaki bu ihtiyacın hukukî karşılığı taşıma işleri komisyonculuğudur. Taşıma işleri komisyoncusunun sunduğu hizmete duyulan ihtiyacın artmasına bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlık sayısı artmaktadır. Taşıma işleri komisyonculuğuna ilişkin düzenlemeler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 917. ilâ 930. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler, çoğunlukla Alman Ticaret Kanunu'nun taşıma işleri komisyonculuğunu düzenleyen 453. ilâ 466. maddelerin iktibas edilmiştir. Bu çalışmada, taşıma işleri komisyonculuğunun tarihçesi ve karşılaştırmalı hukuk sistemlerinde taşıma işleri komisyonculuğu ve benzer kurumların nasıl düzenlendiği incelenmiş, mehaz Alman hukukundaki düzenlemeler, kazaî ve ilmi içtihatlar da gözetilerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndaki hükümler çerçevesinde taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesi ile tarafların üstlendikleri hak ve borçlar, taşıma işleri komisyoncusunun sorumluluğu, taşıma işleri komisyonculuğunun uygulamada en sık karşılaşılan ve kanun koyucu tarafından özel olarak düzenlenen özel görünüş türleri ile taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesinin sona ermesi detaylı şekilde incelenmiştir.
  • Öğe
    Taşıyanın mutlak sorumsuzluk sebepleri
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Fayyad, Hilal Tuğba Al
    Since the mid-19th century, carriers and shipowners have become more and more powerful and started to act in unison, leading to the use of extensive liability exemptions in both bills of lading and charter parties by the approach of the 20th century. However, due to these liability exemptions, it had become nearly impossible for cargo interests to recover damages from carriers. Consequently, there arose a need to establish imperative regulations concerning carrier liability. Subsequently, the United States enacted the Harter Act in 1893, which reached a compromise between the conflicting economic interests of cargo interests and carriers. Thus, carrier liability was regulated for the first time by statutory imperative provisions, and any form of stipulation contrary to the law was deemed invalid. However, the Harter Act also included some exemptions in favor of the carrier, such as the nautical fault. This system established by the Harter Act also served as the basis for subsequently drafted international conventions. The Hague Rules of 1924, which form the basis of modern maritime transport law, is the first international convention regulating rules regarding carrier liability and also constitute the primary source of absolute liability exemptions found in the TCC. Article 4/2 of the Hague Rules provides a list of carrier liability exemptions, which is also called the laundry l)st. Unlike the Hague Rules, the Hamburg Rules of 1978 did not provide such a list, and exemptions for nautical fault and fire were eliminated. The Rotterdam Rules of 2008, which have not entered into force yet, reintroduced a list of carrier liability exemptions (Article 17/3) similar to the Hague, unlike the Hamburg Rules. However, nautical fault and fire were not included in this list. Nevertheless, if the carrier or those listed in Article 18 are at fault, the carrier cannot rely on the liability exemptions provided in Article 17/3 of the Rotterdam Rules. Therefore, these exemptions do not have the nature of absolute liability exemptions. This study firstly examines maritime trade contracts and the liability of the carrier arising from the freight contract. Subsequently, absolute liability exemptions of the carrier are systematically analyzed in detail, along with their historical development. International regulations are also examined in this context. Particularly, the German law is subject to a comparative analysis with Turkish law concerning both the pre- and post 2013 maritime law reform in Germany. Ultimately, the fairness and timeliness of absolute liability exemptions of the carrier are questioned, and evaluations are provided in terms of de lege ferenda.
  • Öğe
    Anonim ortaklıklarda pay sahipleri sözleşmesi
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) İpek, Şevval
    Shareholders' agreements are contracts frequently encountered in practice, designed to regulate the relationships, rights, and obligations among shareholders in joint stock companies. The single obligation principle, which is valid in joint-stock companies, directs shareholders to conclude debt agreements outside the company. Other reasons that drive shareholders to enter into these agreements include ensuring confidentiality among shareholders and providing a flexible structure to the company by moving away from the rigid framework of commercial law. This thesis examines the legal nature, validity conditions, and effects of shareholders' agreements on joint-stock companies. The study elaborates on the position and applicability of these agreements within joint-stock companies, evaluates the legal conditions affecting the validity of the agreements, and the sanctions applicable in the event of breaches. Additionally, it provides various recommendations aimed at enhancing the effectiveness of shareholders' agreements and minimizing legal uncertainties. The thesis focuses on how these agreements should be addressed within the distinction between contract law and commercial law, in regulating relationships among shareholders, and discusses the limits of the agreement's validity within the field of corporate law.
  • Öğe
    1965 tarihli hukuki ve ticari konularda adli ve gayri adli belgelerin yabancı memleketlerde tebliğinde dair lahey sözleşmesi uyarınca doğrudan posta yoluyla tebligat
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Bakır, Berfin
    Tebligat, bir kimse hakkında yapılan veya kendisini bir şekilde ilgilendiren hukuki işlemin kendisine bildirilmesi ve bildirildiğinin belgelenmesidir. Tebligat konusu gerek mevzuatımızda gerekse diğer devletler ile yapılmış olan ikili ve çok taraflı sözleşmelerle düzenlenmiştir. Zira tebligat uluslararası da yapılabileceğinden böyle düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.1965 tarihli Hukuki ve Ticari Konularda Adli ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliği’ne Dair Lahey Sözleşmesiyürürlükte olan ve bu konudaki en kapsamlı sözleşmedir. Bu sözleşmede adli konulardaki belgelerin başka ülkelerde bulunan kişilere nasıl tebliğ edileceği konusunda düzenlemeler yer almaktadır. Türkiye de bu sözleşmeye taraf olan devletlerdendir. Çalışmamızın konusunu 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi’nin 10. maddesi oluşturmaktadır. Bu madde bir taraf devletten başka bir taraf devlette bulunan kişilere doğrudan posta yolu ile tebligat yapılmasına izin verdiğinden önem arz etmektedir. Başta Türkiye olmak üzere 40 taraf devletin bu maddeye çekince koyduğu bilinmektedir. Çalışmanın birinci bölümünde Tebligat ile ilgili temel bilgilere ve devletler arasında yapılan tebligatlarla ilgili açıklamalara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise 1965 tarihli Hukuki Ve Ticari Konularda Adli Ve Gayri Adli Belgelerin Yabancı Memleketlerde Tebliği’ne Dair Lahey Sözleşmesi incelenirken özellikle sözleşmenindoğrudan posta yoluyla tebligat yöntemini düzenleyen10. maddesi üzerinde durulmuş bu maddenin olumlu ve olumsuz yönleri, bu maddeye çekince koyan ve çekince koymayan devletlerin hangileri olduğu, uygulamasının ne şekilde olduğu hakkında değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde 1965 tarihli Lahey Sözleşmesi’nin (özellikle doğrudan posta yoluyla tebligat yönteminin)uygulaması sırasında ortaya çıkan sorunlar iledoktrinde bu sorunlara viiyönelik yapılan önerilere ve bu alanda yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Çalışmamızın sonuçları ve kendi görüşlerimiz de belirtilerek Sonuç kısmı ile sona erdirilmiştir.
  • Öğe
    Otonom gemilerde gemi adamları ve özellikle kaptan
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Akhan, Mustafa Miraç; Seven, Vural
    Günümüzde insansız araç teknolojileri hızla gelişmektedir. Bu gelişmeler doğrultusunda hem devlet hem özel sektör teşebbüsleriyle otonom gemi inşa projeleri gündeme gelmekte, sefere çıkan insansız gemi haberleri medyada yer almaya başlamaktadır. Otonom gemiler, sektörün birçok ihtiyacını tatmin etmesiyle birlikte bu gemilere dair hukuk düzenlerinde yer alan spesifik bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu da otonom gemilerin halihazırda mevcut hukuk kurallarıyla değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bunun neticesinde ise birçok hukuki sorunla yüz yüze gelinmektedir. Deniz seferinin ana aktörleri kaptan ve gemi adamlarıdır. Hukuk sistemlerinde, bahsedilen kişilerin hukuki vasfı ve fiillerinden kaynaklanan sorumluluk detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Fakat tam otonom gemilerde yapay zekâ, bazı otonom gemilerde ise kıyı kontrol merkezi gemi mürettebatının yerini almaktadır. Bununla birlikte, yapay zekâ ve kıyı kontrol merkezinin hukuki statüsü, uygulanacak hükümler ve bunların fiillerinden kaynaklanan sorumluluğun tespiti ve benzeri birçok sorun gündeme gelmektedir. Biz bu çalışmamızda ilk bölümde otonom gemileri teknik verilerle birlikte açıkladık ve bazı otonom gemi projelerine yer verdik. Otonom gemilerin avantajları ve dezavantajlarına değinerek tercih edilebilirliğini tartıştık. İkinci bölümde ise hem ulusal hem de uluslararası mevzuat kapsamında yer alan gemi tanımlarının otonom gemileri de kapsayacak nitelikte olup olmadığını tespit ettik. Üçüncü bölümde ise gemi adamlarının ve kaptanın yerini alması beklenen yapay zekâ ve kıyı kontrol merkezi personel ve operatörünün hukuki statüsünü yürürlükte olan ulusal ve uluslararası düzenlemeler kapsamında belirlemeye çalıştık. Ardından yürürlükteki mevzuatta kaptana ve gemi adamlarına ilişkin yer alan hükümlerin operatöre tatbiki halinde ortaya çıkacak neticeleri tartıştık ve sonuç bölümünde tespit edilen sorunlara dair yapılması gerekenleri belirttik.
  • Öğe
    Freihandelsabkommen der Europäischen Union mit drittstaaten und die rechtlichen konsequenzen für die Türkei
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Coşkun, Anıl; Kunig, Philip
    In dieser Dissertation werden die Inhalte der Freihandelsabkommen, die die Europäische Union (EU) mit Drittstaaten, die Nichtmitgliedsstaaten sind (Vereinigte Staaten von Amerika und Kanada), geschlossen hat oder schließen wird im Hinblick auf mögliche rechtliche und wirtschaftliche Folgen dieser Freihandelsabkommen für die Republik Türkei untersucht und diskutiert. Hierfür werden zunächst der Entstehungsprozess der EU, die Zollunion, die die Grundlage der EU bildet, und die Umsetzung und Festlegung der gemeinsamen Handelspolitik sowie der Umfang der EU-Befugnisse analysiert und bewertet. Anschließend wird geprüft, ob die EU befugt ist, Freihandelsabkommen mit Drittstaaten abzuschließen. Des Weiteren werden das Freihandelsabkommen TTIP, das die EU mit den USA zu abschließen beabsichtigt und das Freihandelsabkommen CETA, welches die EU mit Kanada abgeschlossen hat, geprüft. In diesem Zusammenhang werden die Rechtswirkungen und Folgen der von der EU mit Drittstaaten abgeschlossenen Freihandelsabkommen für die Republik Türkei erörtert. Da die Türkei zwar Vertragspartei der Zollunion der EU, jedoch kein Mitglied der EU ist, kann sie von den von der EU abgeschlossenen Freihandelsabkommen keine Vorteile genießen und diese Abkommen nicht zu ihren Gunsten anwenden. Die Drittländer hingegen, die das Freihandelsabkommen unterzeichnet haben, können diese Abkommen bezüglich der Türkei anwenden und somit von der Zollunion profitieren. Aus diesem Grund werden die Folgen einer Inanspruchnahme davon im Hinblick auf das türkische Recht geprüft. In diesem Zusammenhang wird analysiert und beurteilt, ob die Türkei durch die Freihandelsabkommen der EU mit Drittstaaten durch die Zollunion beeinträchtigt wird, wie die gegebenenfalls negativen Auswirkungen beseitigt und etwaige notwendige Vorkehrungen und Maßnahmen getroffen werden können.
  • Öğe
    Sınai mülkiyet uyuşmazlıklarında tahkim
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Karayel, Süleyman Emre; Ünal Kaya, Hilal
    It is possible to benefit from the arbitration dispute resolution for the resolution of industrial property disputes. Interest in the dispute resolution of arbitration increases in the world with the accelerated globalization. There is no established headquarters or regulations that applies for all the industrial property disputes in the world and in Türkiye. Also, arbitration rules of the countries that implies in the process of resolution of industrial property disputes shows differences. However, on some of these rules, that are considered compulsory on dispute resolution, have a consensus. The most well -known of these rules is the arbitrability. Our study will evaluate the arbitrability of industrial property disputes. In the first chapter of our thesis, terms that are related to industrial property law and arbitration dispute resolution method will be explained. In this chapter, firstly, general information will be given on the historical process of industrial property law in purpose of explaining the development of industrial property law. Then, the varieties of industrial rights and the financial - moral rights arising from intellectual rights will be discussed. The terms that are related to arbitration will be included in the continuation of this chapter. First, general information will be given on the historical process of arbitration and then the types of arbitration will be defined. In this chapter of our thesis, a comparison of arbitration with other alternative dispute resolution methods will be made in the aim of explaining the arbitration dispute resolution method. For this purpose, the common features and differences of arbitration with other alternative dispute resolution methods will be examined. Finally in this chapter, general information will be given on the positive and negative features that stand out in the resolution of industrial property disputes through arbitration. The main subject of our study, arbitrability in industrial property disputes will be explained in the second chapter of our thesis. First of all, In this context, the legal characteristic of industrial property rights will be evaluated. Then, general information will be given on the issues related to the concept of arbitrability. This general information will also be detailed with the subheadings of subjective arbitrability and objective arbitrability. Then, the arbitrability of industrial property disputes will be evaluated separately according to the national arbitration and international arbitration order. In the continuation of this chapter, general information will be given on the issues related to the concept of public order in arbitrability, which has an important place in terms of the concept of arbitrability and our study as well. Finally, a general evaluation will be made on the issue of arbitrability in terms of industrial property disputes. In the third part of the thesis, the role of the World Intellectual Property Organization (WIPO) in the resolution of industrial property disputes through arbitration will be explained.
  • Öğe
    Elektronik tebligat ve uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlar
    (2024) Aydın, Seher Ece
    Tebligat Kanunu’nda tebligatın tanımı yapılmamıştır. Ancak Kanun’da tanımı yapılmamış olsa bile doktrinde ve yargı kararlarında tebligatın çeşitli birçok tanımı olduğu görülmektedir. Bu çerçevede tebligatı şu şekilde tanımlayabiliriz: “Yetkili makam veya yetkili makam aracılığıyla bir takım hukuki işlemlerin, bu hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bildirimin de Kanun’da düzenlenen usule uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemi tebligattır .” Elektronik tebligat tanımı ise, Elektronik Tebligat Yönetmeliğinin 3/1-ç maddesinde “Tebligat Kanunu ve bu Yönetmeliğe uygun olarak elektronik ortamda yapılan tebligat” olarak yapılmıştır. Elektronik tebligat da fiziki tebligat da iki unsura sahiptir. Anılan bu unsurlar tebliğin konusu hukuki işlem ile ilişkili evrakın muhataba veya onun adına tebliği almaya yetkili olan kimselere teslim edilmesi; bu sayede söz konusu hukuki işlemle ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bunun belgelendirilmesidir. Günümüzde elektronik tebligat ile ilgili pek çok sorun elektronik tebligatın yapılması sırasında anılan unsurlarda eksikliklerin meydana gelmesi, anılan unsurların hiç bulunmaması veya anılan unsurların bulunup bulunmadığı konusunda şüphelerin oluşmasından kaynaklanmaktadır. Çalışmamızda işbu eksiklikler üzerinde durularak söz konusu eksikliklerin ne gibi sonuçlar doğuracağı incelenmiştir. Çalışmamızda anılan dış etkenler de saptanarak bu dış etkenlerin ne gibi sonuçlar doğurabileceğine ışık tutulmuştur. Bunun yanında elektronik tebligat tebliğ tarihi hususunda da birçok sorun ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda bu sorunlar da irdelenmiştir. Günümüzde pek çok kamu hizmeti internet aracılığıyla verilmektedir. Kamu hizmetinin verilebilmesi amacıyla bireylerin kişisel verilerini işlemesi ve bilgisayar korsancılığı aracılığıyla bu verilerin kişilerin rızası dışında ele geçirilmesi, değiştirilmesi veya yok edilmesi de teknolojinin gelişimi ile endişe verici bir risk olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda elektronik tebligat sürecinde kişilerin karşılaşabileceği riskler de incelenmiştir. Bu bağlamda çalışmamızda elektronik tebligat sürecinde uygulamada sıkça karşılaşılan sorunlar incelenecektir.
  • Öğe
    Anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davası
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Başözen, Yusuf Enes; Dırenisa, Efe
    Anonim şirketin iki zorunlu organı bulunmaktadır. Bunlar yönetim kurulu ve genel kuruldur. Yönetim kurulu tüzel kişiliğin yönetim ve temsili ile ilgilenen zorunlu organıdır. Genel kurul ise, anonim şirketin karar alma organıdır. Anonim şirket kararlarını, genel kurul toplantıları aracılığıyla alır. Bu toplantıların sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için belirli esas ve şekil şartlarına uyulmalıdır. Şartlara aykırılıkların var olması halinde kanun koyucu bu aykırılıklara bazı yaptırımlar bağlamıştır. Bu yaptırımlardan biri iptal edilebilirliktir. Bir genel kurul toplantısı iptal edilebilir nitelikte ise genel kurul kararlarının iptali davasına konu olabilir. Çalışmanın konusu anonim şirket genel kurul kararlarının iptali davasıdır. Bu çalışma iptal davasının detaylıca incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma üç ana bölüm üzerine yazılmıştır. İlk bölümde genel kurul kararları ve geçersizlik halleri incelenmiştir. İkinci bölümde genel kurul kararlarının iptali davasındaki yargılama usullerine yer verilmiştir. Son bölümde ise, iptal davasını sonucunda verilen hüküm ve hükmün etkileri üzerinde durulmuştur. Çalışmanın konusu medeni usul hukuku eksenlidir. Ancak konu bütünlüğü sağlamak ve usuli konulardaki anlatımı güçlendirmek amacıyla maddi hukuka yönelik açıklamalara da yer verilmiştir. Bu çalışmada öğretide var olan görüş ayrılıklarına ve yargı kararlarına detaylı olarak yer verilmiştir. Aynı zamanda hem maddi hem de usul hukuku bakımından birçok eserden yararlanılmış ve atıflandırılmıştır. Anlatımı kolaylaştırma amacıyla alt başlıklar kullanılmıştır.
  • Öğe
    Avrupa Birliği hukukuyla mukayeseli olarak kamu sektöründe veri yönetişiminin hukuki çerçevesi
    (Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Bayar, Çağatay; Çekin, Mesut Serdar
    The current level of data-based technologies has made it necessary for governments to regulate data governance. Many segments of society want to utilise the opportunities and possibilities brought by the data-based economy. In this context, data has started to be subject to legal regulations. How the data held by the public sector will be handled by the legal orders is the subject of this study. In the first part of study, the development of data science and the concepts within this scope are explained. The opportunities created by the data-based economy are evaluated. The change in perspective from public administration to good governance is analysed. In the second part, the governance of public sector data in European Union law is explained. Within the scope of the European Data Strategy objectives, especially the reuse of public sector data is carefully analysed. In the third part, legal regulations and approaches in future planning regarding public sector data in the Turkish legal system are analysed. The importance of legal policies needed in Turkey's digital transformation is emphasised.