Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe SAĞLIK MESLEĞİ MENSUPLARININ SUÇU BİLDİRMEMESİ SUÇU (TCK MD.280)(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Yılmaz, AslıTürk Ceza Kanunu’nun 280. maddesinde düzenlenen sağlık mesleği mensubunun suçu bildirmemesi suçu, görevlerini yaptıkları sırada, işlenen suçla ilgili bir belirtiyle karşılaşan sağlık mesleği mensubunun suçu yetkili makamlara bildirmesini; böylece suçluların cezalandırılması ile elde edilecek yararlara ulaşılmasını amaçlayan bir düzenlemedir. Bu bildirim yükümlüğünün hukuki mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından, bildirim yükümlülüğü ile özel hayatın gizliliği hakkı ve onun koruma mekanizmalarından meslek sırrını koruma yükümlülüğü ile tanıklıktan çekinme kurumu arasındaki ilişki tutarlı şekilde ortaya koyulmuştur. Sağlık mesleği mensuplarına getirilen bu yükümlülüğün özellikle ölçülülük ilkesi bakımından incelenmesiyle düzenlemeye yönelik değişiklik önerileri için bir temel oluşturulmuştur.Öğe URHEBERRECHTE UND KNEBELUNGSVERTRA¨GE(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Akın, İrfan; Kayaözü, ZehraThe artists or writers who signed the contracts submitted to them at the beginning of their careers have great difficulties due to the obligations arising from these contracts. Although the contract terms are not a problem when examined one by one, in case they are incompatible with the actual situation or the interaction of the terms with each other, the invalidity can be claimed in line with the opportunity brought under the clamping contracts. In order to claim the invalidity of such contracts, which seriously limit the personal and economic freedoms of the authors, the conditions under the concept of clamping contracts must be fulfilled in terms of concrete events.Öğe Gerçeğe Aykırı Beyan, Sözleşme ve Eki Belgelerinde Sahtecilik Suçu(Turk-Alman University, 2024) Ağkuş, Kazım FurkanTarihi süreç içerisinde, insanlık takas, alışveriş ve ticaret için sürekli yeni yollar bulmaya ve teknolojiyi bu işlem amaçla kullanmaya çalışmıştır. Hızla gelişen teknolojiyle internet, ATM ile POS cihazları, cep telefonları ve akıllı saatler hayatımızın vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir. Teknolojik gelişmelerle birlikte, bankacılık hizmeti veren kurum ve kuruluşlar da değişerek, kredi kartları, internet bankacılığı ve sanal kart uygulamalarına geçmişlerdir. Banka ve kart çıkaran kurumların hizmetleri, günümüzde, kartın fiziki kullanımı ile sınırlanamayacak bir hal almıştır. Küreselleşme ile birlikte, bankalar belirli kart çıkaran kurumlar ile birlikte, bu kurumların sistem ve avantajlarından yararlanarak hizmet sunmaya başlamışlardır. Ticari yaşamda güveni arttırdığı belirtilen bu araçların kullanımındaki artış, bunlara yönelik ihlalleri de beraberinde getirmiştir. Söz konusu ihlallerden biri de 5464 sayılı “Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun (“BKK”) 37. maddesinde düzenlenen “Gerçeğe aykırı beyan, Sözleşme ve Eki Belgelerde Sahtecilik” suçudur. İş bu çalışma kapsamında, banka ve kredi kartları ve işleyişleri hakkında bilgilere yer verilerek, gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik suçu ele alınmıştır.Öğe TOPTAN TEMLİKTE TEMİNAT İLE TEMİNAT ALTINA ALINAN ALACAK ARASINDAKİ ORANSIZLIK SORUNU(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Çekin, MesutTeminat hukuku uygulamasında teminat amaçlı toptan temlik çok yaygın bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede özellikle borçlunun doğmuş ve doğacak bütün alacaklarının alacaklıya teminat amaçlı temlik edildiğine dair farklı hükümlere rastlamak mümkündür. Ancak ilişki devam ettikçe temlik edilen alacak miktarı çoğalmakta, teminat altına alınması amaçlanan miktar ise azalabilmektedir. Teminat veren, temlike konu olan alacak üzerinde bütün tasarruf imkânını yitirmekte, bu alacağı başka şekilde teminat olarak gösterme imkânından mahrum kalmaktadır. Çalışmamızın konusu, güvence altına alınan alacak ile bu alacak için sunulan teminat arasındaki oransızlığın sınırlarını belirlemek ve oransızlık halinde borçlunun hangi imkânlara başvurabileceğine dair çözüm önerileri sunmaktır.Öğe GSM Operatörlerinin Baz İstasyonlarından Kaynaklanan Hukuki SorumluluĞu(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Kurşat, Zekeriya; Özer, Mustafa Tolga; Doğan, GökcenGünümüzde cep telefonları günlük hayatın ve iş hayatının ayrılmaz bir parçası olarak görülmektedir. Cep telefonu kullanımındaki artışla birlikte haberleşmenin kesintisiz ve aksamadan gerçekleşebilmesi için ilgili altyapının sağlanması gerekmektedir. Gereken altyapının sağlanmasına yönelik her geçen gün daha fazla baz istasyonuna ihtiyaç¸ duyulmakta, söz konusu ihtiyaç¸ özellikle kalabalık şehirlerde kurulan baz istasyonu sayısının gün geçtikçe artmasına ve baz istasyonlarının kaçınılmaz olarak yerleşim alanlarına yakın yerlerde kurulmasına sebep olmaktadır. Bu durum ise baz istasyonunun yakınındaki yerleşim yerlerinde yaşayan kişileri tedirgin etmekte ve bu kişiler baz istasyonlarının yaydıkları elektromanyetik dalgalar sebebiyle sağlıklarının tehdit edildiğini öne sürerek baz istasyonlarını işleten GSM operatörlerinin sorumluluklarına başvurmaktadırlar. Yargıtay’ın GSM operatörlerinin sorumluluklarının var olup olmadığına yönelik farklı kararları olduğu gibi sorumluluğun varlığına hükmettiği durumlarda da zaman zaman benzer olaylar bakımından farklı sorumluluk sebeplerine dayandığı görülmektedir. Bu nedenle çalışmamızda baz istasyonlarının işletilmesinden kaynaklı olarak GSM operatörlerinin hukuki sorumluluklarının mevcut olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır. Bu kapsamda baz istasyonu işletilmesi sonucunda gündeme gelebilecek olan kusursuz sorumluluk halleri incelenmiş¸ ve bunların yanında baz istasyonu işleten GSM operatörlerinin dar anlamda haksız fiil veya sözleşmesel sorumluluğunun doğmasının mümkün olup olmadığı ayrıca ele alınmıştır.Öğe Türk Hukukunda ve Alman Hukukunda Uzaktan Çalışmanın Temel Esasları(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Yiğit, EsraUzaktan çalışma, klasik iş ilişkisinden farklı olarak işçinin işyeri dışında iş görmesine dayanan bir çalışma modelidir. Özellikle Covid-19 döneminde bu çalışma biçiminin birçok yerde uygulanmak zorunda kalması, bu modele dair pek çok soruyu da beraberinde getirmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesine 2016 yılında eklenen uzaktan çalışmanın ayrıntıları ise yakın tarihte çıkarılan Yönetmelikte düzenlenmiştir. Buna karşılık Alman Hukukunda bu çalışma biçimine dair özel bir düzenleme bulunmamakta, konu genellikle öğreti görüşleri çerçevesinde şekillenmektedir. Bu çalışmada uzaktan çalışmanın temel esasları hem Türk Hukuku hem de Alman Hukuku çerçevesinde ele alınmıştır.Öğe İcra Müdürünün Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz veya İflâs Yoluyla Takibin Şartlarına İlişkin Yapması Gereken İncelemenin Kapsamı ve Sınırları(Türk-Alman Üniversitesi, 2022) Dırenisa, EfeKambiyo senetleri, kamu güvenliğini haiz ve tedavül hızı yüksek senetlerdir. Bu nedenle İcra ve İflâs Kanunu’nun 167. maddesi ve devamı hükümlerinde kambiyo senedine bağlanmış alacaklarda, alacaklı lehine hızlandırılmış ve kolaylaştırılmış bir takip yolu benimsenmiştir. Kambiyo senetlerine özgü hacizle veya iflâsla takip yolunda, genel haciz yoluyla takip veya genel iflâs yoluyla takibe nazaran takip talebiyle borçluya ödeme emri gönderilene kadar geçen süreç içerisinde icra müdürüne bazı ek inceleme yükümlülüğü yüklenmiştir. Bu çalışmada kambiyo senedine özgü haciz veya iflâs yoluyla takiplerde icra müdürünün takip şartlarına ilişkin yapması gereken incelemenin kapsamı ve sınırları incelenecektir.Öğe Kamulaştırmanın Sınırlı Ayni^ Hak ve Kişisel Haklara Etkisi(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Aslan, EsraKamulaştırma işlemi taşınmaz üzerinde var olan mülkiyet hakkının yanında diğer haklar bakımından da birtakım etkilere sahiptir. İşte bu haklardan sınırlı ayni^ haklar ve kişisel haklar üzerinde kamulaştırma işleminin etkisi bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Gerek kanun koyucunun kamulaştırma işlemi neticesinde diğer hakların akıbetini yeteri kadar düzenlememesi gerekse doktrinin bu konuya yeterli ilgiyi göstermemiş olması konunun mahkeme kararları çerçevesinde şekillenmesine sebebiyet vermiştir. Sınırlı ayni^ haklar bakımından kamulaştırma işlemi ile hak sona ermekte ancak bazı haklar bakımından kamulaştırma bedeli üzerinden hakkın devam ettiği görülmektedir. Kişisel haklar bakımından ise kamulaştırma işlemi kişisel hakkı sona erdirmekle birlikte kişisel hakkın tarafı olan taşınmaz malikine karşı hak talebinde bulunulması gerekmektedir. İdarenin kamulaştırma işleminden önce malikle anlaşma yolunu denediği aşamada ilgili hak sahibinin de sürece dahil olması, trampa yoluyla kamulaştırmada ilgili hakkın akıbetinin ne olacağı ve kamulaştırma işleminin iptali, bedel tespit ve tescil davasında hangi hak sahibinin davalara katılabileceği de her bir hak bakımından incelenmiştir.Öğe LANGANDAUERNDES UNTERBLEIBEN DES VOLLZUGS BAUPLANUNGSRECHTLICH VORGESEHENER ENTEIGNUNGEN - RECHTSSCHUTZ DURCH VERPFLICHTUNGSKLAGEN?(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Yıldız, Ahmetİmar planlarında kamusal kullanıma ayrılan yerlerin uzun süre kamulaştırılmaması, taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakları bakımından bir ihlal teşkil etmektedir. Zira her ne kadar fiilen kamulaştırma veya el atma gerçekleşmemiş olsa da mülkiyet hakkının gerçekte kullanılması yönünden olumsuzluklar doğmaktadır. Bu sorunun çözümüne yönelik olarak yargısal koruma sağlanması bakımından ülkemizde geçmişten beri çeşitli içtihatlar geliştirilmiştir. Bununla birlikte, öğretide ve yargı kararlarında hukuki el atma olarak isimlendirilmiş olan bu sorunun çözümüne yönelik etkili ve tutarlı bir yargısal koruma yolu halen bulunabilmiş değildir. Yargısal korumanın etkili ve tutarlı bir şekilde sağlanabilmesi, idari yargı sistemimizde, sorunun özelliklerine uygun çözümler sunmaya elverişli usullerin ve dava türlerinin bulunmasına bağlıdır. Alman idari yargılama hukukuna özgü bir dava türü olan yükümlülük davası, hukuki el atma ve benzeri özellikteki hukuki sorunlar için uygun bir çözüm sunmaktadır.Öğe Parametrik Sigorta Sözleşmeleri (Gösterge Temelli Sigorta Sözleşmeleri)(Turk-Alman University, 2024) Oyal, Ahmet BatuhanParametrik sigorta sözleşmesi, belirli bir prim karşılığında, ölçülebilir ve manipüle edilemeyen bir göstergenin belirlenen eşiği aşması durumunda sigorta tazminatının ödenmesini öngören bir sözleşmedir. Sigorta tazminatı ödeme borcu, klasik zarar sigortalarının aksine, sigorta zararının miktarına bakılmaksızın belirli bir tetikleyiciye bağlı olarak gerçekleştirilir. Taraflarca manipüle edilmesi mümkün olmayan, hava veya doğa olayları gibi objektif ve matematiksel verilerle ifade edilebilen değerler, tetikleyici gösterge olarak kullanılır. Parametrik sigortanın avantajları arasında, geniş çaplı risklerin sigortalanabilir olması, işlemlerin daha sade ve şeffaf olması, tazminata hızlı erişim sağlanması ve ahlakî tehlikenin minimize edilmesi sayılabilir. Ancak, tetikleyici verilerin toplanması için gereken altyapı maliyetleri ve baz risk (fiili tazminat ödemesi ile gerçek zarar arasındaki tutarsızlık) gibi dezavantajları da vardır. Bu çalışmada, öncelikle parametrik sigorta sözleşmelerinin işleyişi ve tanımına yer verilmiş, daha sonra bu sözleşmelerin hukukî niteliğinin tespitine ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ayrıca bu tür sözleşmelerin Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında özellikle sigortalanabilir menfaat ve zenginleşme yasağı ilkesi bakımından geçerli olup olmadığı incelenmiş ve uygulamada parametrik sigorta sözleşmelerinde dikkat edilmesi gereken hususlar irdelenmiştir.Öğe ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK İKİLEMİNDE ALMAN CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA DELİL DEĞERLENDİRME YASAKLARI ÖĞRETİSİ(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Kretschmer, JoachimCeza hukukundaki ve uygulamasındaki delil değerlendirme yasakları, hassas bir yöntemle ya da usulüne aykırı bir şekilde elde edilen delillerin ceza yargılamasında delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı sorusunu ele almaktadır. Bu bir tarafta bulunan ceza hukukunun koruyuculuğunun etkili olmasındaki kamu yararı ile diğer tarafta sanığın bireysel hak ve özgürlüklerinin korunması arasında her daim var olmuş menfaat çatışmasıdır. Ceza hukuku uygulaması pragmatik olarak orta yola yönelmekte ve bu yasağı bir istisna olarak anlamaktadır. Ancak sanığın özgürlük haklarının korunması, bu görüşün karşısında delil değerlendirme yasağı lehine yer almaktadır. Bunun dışında özel hayatın içindeki çekirdek alanda yer alan ve devletin ceza kovuşturmasına ya da tehlikenin önlenmesine ilişkin müdahalelerinde dahi dokunulması caiz olmayan bir alan vardır.Öğe ZINSEN ALS MASSSTAB FÜR DEN MINDESTVERZUGSSCHADEN DES GLA¨UBIGERS EINER NICHTENTGELTFORDERUNG – EIN DENKANSTOSS NACH DEUTSCHEM RECHT(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Zeytin, ZaferWhether from a contract or a legal provision, when a pecuniary obligation has not been fulfilled, the moratory and contractual interest that is determined by the contract or by legal provisions will arise. On the contrary, where the non-performed obligation is a debt other than money the creditor only has a claim against the debtor on the basis of "damages" in which case the creditor carries the burden of proof. If the creditor party has paid in cash or made a prepayment, yet the debtor did not fulfill his performance on time; even in the cases that the creditor is subjected to financial loss due to default of the debtor, there is no such claim for a minimum loss. In this scenario, the law does not set forth a claim in the manner of the aforementioned moratory interest. Hereby, our study aims to criticize this issue. From our standpoint, it is a necessary to create equalization between the deprived financial advantage of the creditor party and the unjust financial advantage of the debtor, when the creditor has a claim for a debt other than money and he has made prepayment or paid in cash to the debtor who did not fulfill his part on time. In order to resolve this imbalance, in synallagmatic contracts where the creditor has a claim for a debt other than money and fulfilled his pecuniary debt in cash or made a prepayment and the debtor did not fulfill his obligation on time; a type of compensation based on moratory interest shall be formed in favor of the creditor. This compensation should be calculated as if the minimum loss is an amount that is in the ratio of moratory interest or the burden to prove the loss shall be lifted from the creditor sum of this amount. This amendment is essential to preserve fundamental principles such as equality, justice and consumer protection and will benefit the current legal policy.Öğe GERİDE KALANLARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEPLERİNE İLIŞKİN KANUN(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Oehler, Karl-heinzTemmuz 2017’de Alman Federal Parlamentosu’nun “Geride kalan kişilere” ödenecek tazminatla ilgili kabul ettiği yasaya göre: Bir kişinin ölümünden kusurlu veya kusursuz bir şekilde sorumlu olan diğer bir kişi, bu kişinin yakınlarına, duydukları manevi elem ve ıstırap sebebiyle uygun miktarda tazminat ödemek zorundadır. Söz konusu kanunla getirilen hükümler ilk bakışta oldukça sıradan gözükmektedir. Kaza veya cezai bir fiil sonucu ölen kişinin yakınları, uğradıkları maddi zararları (cenaze giderleri vs.) geleneksel Alman haksız fiil hukukuna göre eskiden beri zaten tümüyle tazmin edebilmektedir. Halbuki Alman Medeni Kanunu’nda (BGB) ölen kişinin yakınlarının ölüm sebebiyle çektikleri acı ve ıstırap için bir manevi tazminat öngörülmüş değildi. Bu kısıtlayıcı düzenleme, yaşam hakkına ve bu hakkın taşıdığı değere bir saygısızlık olduğu gerekçesiyle yoğun bir şekilde eleştirilmekte, öldürülen bir bisiklet sürücüsünün zarar gören bisikletinin karşılığını alabilen ailesinin, çocuklarının ölümü sebebiyle yaşadıkları acının karşılığında hiçbir şey alamıyor olmaları tutarsız bulunmaktaydı. Ölüm halinde manevi tazminatı acımasızca reddeden Alman hukuk sistemi Avrupa’da bu haliyle neredeyse tekti ve bu da Alman sisteminin yaklaşımına karşı eleştirileri artırıyordu. Yeni kabul edilen söz konusu yasayla bu eleştiriler dikkate alınmış, ölen kişiyle belirli bir yakınlık derecesine sahip kişilerin, ölüm sebebiyle duydukları elemin karşılığını tazminat olarak alabilmelerinin önü açılmıştır. Ayrıca bu yasaya göre, bahsedilen tazminatın koşullarının oluşabilmesi için ölüme sebep olan kişinin mutlaka kusurlu olması gerekmeyip, kusursuz sorumluluk hallerinde de ölenin yakınlarına manevi tazminat ödenmektedir. Ancak, Havacılık Kanunu’ndan doğanlar hariç olmak üzere bu kanun hükümleri sözleşme dışı sorumluluk hallerine özgüdür. Kanun’da manevi tazminatın miktarını belirlemeye yönelik bir çerçeve çizilmemiştir, bu yöntem birçok kıta Avrupası ülkesinin de benimsediği yöntemdir. Ne var ki manevi tazminat miktarını belirleme yetkisini bütünüyle mahkemelere bırakmak da sorunludur. Bu Kanun hızlı ve rahat bir şekilde yasalaştı. Alman Parlamentosu’nun Hukuk İşleri Komitesi’ndeki görüşmeler esnasında birçok uzman benzer eski endişeleri dile getirse de tasarı, oy birliğiyle ve sıkıntısızca Komite tarafından kabul edildi. Sorumluluk hukuku alanında sıkça görüldüğü üzere modası geçmiş prensipleri uygulamadan kaldıran bu kez mahkemeler değil, yetkileri dâhilinde hareket eden kanun koyucu olmuştur. Bu prensiplerin çok uzun yıllar hüküm sürdüğü düşünüldüğünde, bunların bu kadar sessiz bir şekilde ortadan kaldırılması ise ayrıca şaşırtıcıdır.Öğe Tük Borçlar Kanunu’nun 158. Maddesinin Medeni^ Usu^l Hukuku Bakımından DeĞerlendirilmesi(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Korkut, Makbule SerraTürk Borçlar Kanunu’nun 158. maddesi özel bir düzenlemedir. Bu hükme göre, alacaklının davasını görevsiz ve/veya yetkisiz bir mahkemede açmış¸ olması sebebiyle davasının usu^lden reddedilmesi ha^linde alacağının zamanaşımına uğraması veya hak düşürücü sürelerin dolmasına karşı borçluya yönelik dava hakkını kullanabilmesini sağlamak için ek bir süre tanınmıştır. Söz konusu ek süre, her ne kadar maddi^ hukuk hükümleri arasında “zamanaşımı” başlığı altında düzenlenmiş¸ olsa da, bu sürenin hukuki^ niteliğinin, doğuracağı etkinin ve sonuçlarının açıklığa kavuşturulması önemlidir.Öğe VERZICHT AUF ZEUGENVERNEHMUNG IM ZIVILPROZESSRECHT(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Köroğlu, Anıl; Tahiroğlu, FatihThe principle of production of evidence by the parties is applied in Turkish Civil Procedure Law. In proceedings where this principle applies, the case material (facts and evidence) should, as a rule, be shown by the parties. At the request of the parties, according to this principle, the evidence submitted by the parties can be removed from the proceedings. There is a regulation on this issue in the Turkish Civil Procedure Code (Art. 196). Under the first paragraph of Article 196 of the Turkish Civil Procedure Code, unless the other party gives permission, it is not possible to remove the evidence from the proceeding. As can be seen, it is regulated with this article that it is possible to remove the evidence from the case and that this can be done only with the permission of the other party. The scope of this article is wide and also applied to witness evidence. In this study, the subject of removing the witness evidence from the proceeding is examined. In this context, Article 196 of the Turkish Civil Procedure Code has been evaluated in terms of the characteristics of the provisions regarding the submission of witness evidence.Öğe HAAKJÖRINGSKÖD DAVASI VE FALSA DEMONSTRATIO NON NOCET İLKESİ(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Kleın, Karen1920'de Alman İmparatorluk Yüksek Mahkemesi (Reichsgericht), "Haakjöringsköd" olarak bilinen ve irade beyanlarının yorumlanması alanında kilit bir içtihada dönüşecek bir dava hakkında karar verdi. Öyle ki, 100 yıl sonra bile, bu dava, yanlış niteleme zarar vermez (falsa demonstratio non nocet) ilkesini açıklığa kavuşturmak için Alman Medeni Kanunu’nun (BGB'nin) genel kısmına ilişkin (1. Kitap) sayısız ders kitabında ele alınmıştır. Bu ilkeye göre, tarafların başka bir şeyi istedikleri konusunda hemfikir olması durumunda nesnel olarak beyan edilen şey belirleyici değildir; bu kural “yanlış niteleme zarar vermez” cümlesi ile özetlenebilir. Bu cümle ilk bakışta apaçık görünebilir. Bununla birlikte Haakjöringsköd davasının somut etkileri ancak bu davanın tarihsel geçmişi göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir. Benzer şekilde, falsa demonstratio non nocet ilkesi, ancak hukuki işlem doktrini ve özellikle yorumlama temel ilkeleri kapsamında ele alındığında anlaşılabilir. Son olarak, Alman mahkemelerinin falsa demonstratio ilkesini uygulayıp uygulamadığını ve hangi davalarda uyguladığını belirlemek için içtihat uygulamasına bir göz atmak bu konu bakımından faydalı olacaktır.Öğe Offshore Şirketlerin Türk Milletlerarası Usul Hukuku Bakımından DeĞerlendirilmesi(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Türkmen, Süheyla AhsenGitgide milletlerarası ticaret hayatının önemli aktörleri haline gelen, en bilinen adıyla, “offshore” şirketler şimdiye kadar farklı hukuk disiplinleri bakımından çok sayıda çalışmanın konusu olmuştur; ancak, milletlerarası özel hukuk ve milletlerarası usul hukukundaki yerleri bakımından değerlendirilmemişlerdir. Tamamen kuruldukları ülkeler dışında faaliyette bulunmak amacıyla kullanılan offshore şirketler, yabancılık unsuru taşımakla, milletlerarası özel hukuk ve usul hukukunu yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın muhtemel hacmi düşünülerek, yalnızca Türk milletlerarası usul hukuku bakımından bir değerlendirmeye tabi tutulmaları uygun görülmüştür. Ancak Türk milletlerarası usul hukukunun tamamına yönelik bir inceleme/değerlendirmede bulunulmamış, yalnızca offshore şirketler ve kuruldukları offshore finans merkezleri/vergi cennetleri açısından özellik arz edebilecek meseleler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ilk kısmında bu tür şirketlerin nerede, nasıl ve ne amaçla kuruldukları olabildiğince çalışmanın amacına uygun şekilde açıklanmış; ikinci kısmında ise bu tür şirketlere karşı açılacak davalarda Türk mahkemelerinin yetkisi, bu tür şirketlerin Türk mahkemelerinde dava açmaları ya da icra takibi yapmaları halinde teminat yatırma yükümlülükleri incelenmiştir.Öğe VERPFLICHTUNG ZUM VERTRAGSABSCHLUSS UND HAFTUNG DER VERWALTUNG AUS CULPA IN CONTRAHENDO(Türk-Alman Üniversitesi, 2020) Malbeleği, Nida; Özmeriç, MerveBeing one of the legal instruments that are used for fulfilling the public services, contract is getting more and more effective in public sector. Contrary to private bodies; public bodies do not have the freedom to choose the contracting party and it can only be chosen after a public procurement process. However in some cases, despite the completion of the phase, contracting authority does not conclude the contract due to some reasons. In this study, the scope of the ability of the tenderer to legally bind the contracting authority to conclude a contract will be examined in the light of current case law. The application of the principle of the pre-contractual (culpa in contrahendo) liability will also be analysed.Öğe Hukuki Görüşlerde Yönetici Özeti(Turk-Alman University, 2024) Klein, KarenŞirketler ve kamu otoritelerindeki karar vericilere yönelik hazırlanan hukuki bir görüşün başında genellikle bir yönetici özeti yer alır. Peki, yönetici özeti nedir ve nasıl yazılır? Aşağıdaki açıklamalar bu sorulara bilimsel bir bakış açısından yaklaşmaktan ziyade deneyim ve uygulamadaki en iyi örneklere dayanmaktadır.Öğe Ceza Hukukunda Suçun Kanuni Unsuru Olarak “Eşya”(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Kretschmer, Joachim; Elibol,Can Eralp; Ağkuş, Kazım FurkanAlman Medeni Kanunu’nun (“AlMK” Bürgerliches Gesetzbuch) 90. maddesi uyarınca eşya, maddi varlığa sahiptir. Bu, temelde eşya teriminin bir medeni hukuk kavramı olduğunu göstermektedir. Medeni hukuk ile olan bu ilişki suçun diğer kanuni unsurlarında da görülmektedir. Eşya terimi, [hırsızlık suçunda] yer alan “başkasına ait” ifadesini akla getirmektedir1. Farazi olaylarda ve hatta gerçek vakalarda kolay görünen bu durum, bu çalışmada daha yakından incelenecek belirli hukuki sorunları barındırmaktadır. Medeni hukuk yönünden AlMK’nin 90a maddesi uyarınca hayvanların eşya olmadığı görülmektedir. 90a maddesinin 3. cümlesi eşyalar için geçerli olan hükümlerin uygun olduğu sürece hayvanlara da uygulanabileceğini düzenlemektedir. Ancak bu düzenleme ceza hukukçularının aklına doğrudan ceza hukukunda geçerli olan kıyas yasağını getirmektedir. Peki, hayvanlar Alman Ceza Kanunu’nun (“AlCK” Strafgesetzbuch) 242. maddesi veya 303. maddesi kapsamında da değerlendirilemez mi? Bunun haricinde içinde ceset bulunan bir tabut mezarlıktan alındığında kişi ceza hukuku bakımından nasıl sorumlu tutulabilir? Nitekim 2008 yılında Friedrich Karl Flick’in cesedinin bulunduğu tabut Karnten’de bulunan aile mezarlığından “çalınmıştı”.