Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Shaping regulation: business lobbying in the cases of GDPR and DSA(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Saraç, AslıhanAvrupa Birliği (AB), artan düzenleyici gücüyle birlikte şirketlerin lobi faaliyetlerinin yoğunlaştığı çok aktörlü bir karar alma mekanizmasına dönüşmüştür. Özellikle dijital ekonomi ve veri yönetimi gibi yüksek çıkar çatışmalarının yaşandığı alanlarda, iş çevrelerinin politika süreçlerine etkisi dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bu tez, iş dünyasının AB’nin kanun yapma mekanizması üzerindeki etkisini, nitel bir araştırma tasarımı çerçevesinde doküman analizi ve süreç izleme yöntemleriyle, General Data Protection Regulation (GDPR – Genel Veri Koruma Tüzüğü) ve Digital Services Act (DSA – Dijital Hizmetler Yasası) örnekleri üzerinden incelemiştir. Bu çerçevede araştırma teorik temelini çoğulculuk, elit çoğulculuk ve bilgi odaklı lobicilik yaklaşımlarından almıştır. AB, şeffaflık ve taraf katılımı yoluyla demokratik katılım meşruiyetini arttırmayı hedeflese de, araştırma ile elde edilen bulgular, özellikle yüksek kaynak kapasitesine sahip teknoloji şirketlerinin yürüttüğü lobicilik faaliyetlerinin AB’nin yasama süreci üzerinde kayda değer bir etki yarattığını ve AB lobicilik ortamının elit çoğulculuk modeliyle daha çok örtüştüğünü göstermiştir. Bununla birlikte, iş çevreleri yürüttükleri yoğun lobicilik faaliyetlerine rağmen tam anlamıyla başarıya ulaşamamıştır. AB’nin yasama kurumlarının direnişi, kamuoyu ilgisi, denetim ve kurum içi dinamikler gibi unsurlar, iş çevreleri etkisini sınırlamıştır. Bu bulgular, AB kapsamında iş çevreleri lobiciliğin konuya özgü koşullarla şekillenen dinamik bir etkileşim süreci kapsamında ele alınması gerektiğini göstermiştir.Öğe The alignment of Türkiye's energy policy with the EU following the war in Ukraine(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Akdağ, ErtuğrulThis thesis investigates Türkiye's energy policy alignment with the European Union after the war in Ukraine, as Türkiye's energy policy plays a crucial role in both its EU candidacy and its ambition to become an energy hub. The thesis is based on Andrew Moravcsik's liberal intergovernmentalism framework, while also considering geopolitical perspectives. The thesis mainly focuses on two decades of infrastructural, institutional, and legal developments after the start of accession negotiations in 2005 until 2025. In addition, the thesis also considers earlier periods of Türkiye's relations with the European Union, starting with Türkiye's application to associate with the European Economic Community in 1959. The thesis employs a primarily qualitative research design, supplemented with quantitative data. The thesis relies mainly on the "Turkey Progress Reports", later renamed "Türkiye Reports". At the same time, it also uses various data and official documents published by the International Energy Agency, Eurostat, the Turkish Statistical Institute, the European Union and Türkiye. However, since the war in Ukraine is a fairly recent event, the thesis uses relevant newspaper and academic articles in addition to the aforementioned Türkiye reports, data and documents. The independent variables of the thesis are the status of the European Union accession negotiations, the shifting security concerns following the war in Ukraine, and the domestic political atmosphere in Türkiye, which are argued to have influenced Türkiye's energy policy alignment with the European Union during the given period. Empirical evidence shows that while the early stages of accession were characterised by a steady adoption of the EU energy acquis and joint infrastructure projects, this later evolved into a selective alignment due to diverging security concerns and stalled accession talks, which became even more visible following the war in Ukraine.Öğe Migrant representation in Germany: stop and go?(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Aksu, NilüferDie Masterarbeit untersuchte die Frage: „Was sind die fördernden und hemmenden Faktoren von Repräsentant:innen mit Einwanderungsgeschichte, um Angeordnete in deutschen Parlamenten zu werden?“. Als methodisches Vorgehen wurde eine qualitative Inhaltsanalyse durchgeführt, die sich auf leitfadengestützte Interviews mit derzeitigen Landtagsabgeordneten mit Einwanderungsgeschichte aus verschiedenen deutschen Bundesländern stützte. Die theoretische Rahmung bildete das Repräsentationskonzept nach Hanna Pitkin, wobei insbesondere Aspekte der deskriptiven, substanziellen und symbolischen Repräsentation betrachtet wurden. Die Analyse zeigte einen Aufwärtstrend in der deskriptiven Repräsentation von Personen mit Einwanderungsgeschichte in deutschen Parlamenten. Die meisten Befragten berichteten von einer Politisierung infolge ihrer persönlichen oder familiären Einwanderungsgeschichte. Parteipolitisches Vorwissen war in der Regel nicht familiär vorgeprägt sondern wurde im Laufe des politischen Engagements selbstständig angeeignet. Migrationsspezifische Sprecherfunktionen wurden den Abgeordneten häufig gezielt von den Parteien angeboten, manchmal eher unwillentlich angenommen, gleichzeitig betonten alle Interviewten nicht ausschließlich als Vertreter ihrer Herkunftscommunity zu agieren sondern politische Interessen übergreifend für die gesamte Bevölkerung zu vertreten. Die Interviews offenbarten zudem, dass von Abgeordneten migrationsspezifische Interessen kaum bis gar nicht eigenständig auftreten sondern sich stark mit allgemeinen politischen Anliegen überschneiden. Manche Befragten betonten, dass Sie sich identifikationsbezogen als Teil ihrer Wahlkreise betrachten und dies positive Auswirkungen auf Ihre Wahl hatte. Der politische Werdegang war bei allen von einem klassischen „Ochsentour“- Verlauf geprägt: über Jugendorganisation und kommunale Mandate oder ehrenamtliches Engagement, meist gemischt. Mentoring Programme spielten keine Rolle. Eine zentrale Herausforderung war für viele das Erlangen eines aussichtsreichen Listenplatzes oder überhaupt eines Listenplatzes. Die parteiinternen Gremien hatten dabei großen Einfluss auf die Auswahl der Kandidierenden. Langfristiges Engagement, ein unterstützendes Netzwerk und persönliche Sichtbarkeit stellten entscheidende Faktoren da. Obwohl Vorbildrollen seltener als persönlich prägend beschrieben wurden, berichteten mehrere Abgeordnete von Rückmeldungen in denen sie von anderen als ermutigendes Beispiel wahrgenommen wurden. Substanzielle Repräsentation konnte bei nahezu allen Befragten festgestellt werden, wobei diese deutlich über die reine Interessenvertretung von Menschen mit Einwanderungsgeschichte hinausging und allgemeine politischen Themen einbezog. Trotz wachsender Repräsentation besteht eine strukturelle Repräsentationslücke. Menschen mit einem Wanderungsgeschichte sind in den Parlamenten weiterhin unterrepräsentiert.Öğe The immigration to the United Kingdom before and after Brexit(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Eraslan, BoranThe Brexit process, marked by the United Kingdom's withdrawal from the European Union in 2020, represented a pivotal moment in modern political and economic history. The referendum that led to Brexit was significantly influenced by concerns over immigration, with promises of "taking back control" of borders via the "leave" campaign. However, the actual impact of Brexit on immigration, particularly legal immigration, was complex and multifaceted. Contrary to what was assumed, the numbers of migrants haven't decreased but rather increased since 2020. This thesis offered a critical and comprehensive analysis of the consequences of Brexit for the UK’s immigration regime. It explored how the legal and institutional frameworks governing migration had evolved through the substantial reforms to asylum policy and labour migration pathways. The study also investigated sectorial labour market impacts, particularly in areas historically dependent on EU labour such as hospitality, agriculture, and healthcare, where labour shortages had become increasingly pronounced. Drawing on both quantitative data, including migration statistics and visa issuance figures, and qualitative sources such as policy documents and news reports, the thesis assessed how Brexit has reshaped the dynamics of migration governance in the UK. It concluded by identifying emerging trends and offering policy-relevant insights into the long-term implications of a post-Brexit migration system increasingly characterised by restriction, selectivity, and securitisation.Öğe Turkey's disalignment with the common foreign and security policy of the European Union(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2025) Dinçer, MelihBu araştırmanın amacı Türk dış politikasının neden Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) ile uyumlu olmadığını anlamaktır. ODGP ile Türkiye’nin uyum oranı 2024’te yüzde 5’tir. Aynı zamanda, son yıllarda, ilginçtir ki Türkiye’nin uyum oranında büyük bir düşüş vardır. Bu durum çok önemlidir çünkü Türkiye Avrupa Birliği üyesi bir devlet olmak için çaba harcamaktadır. Yeni jeopolitik dünya düzeninde Türkiye’nin AB ile ilişkileri daha önemli hale gelmiştir. Türk dış politikası uluslararası siyasal gelişmelerle ve AB’nin dış politikasıyla yakından ilişkilidir. Bu bağlamı düşünerek, düşük uyum oranının nedenlerini açıklamak için, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın ifadelerinin içerik ve söylem analizleri yapılmaktadır. Sosyal inşacılık teorik çerçeve olarak kullanılmaktadır. Bu araştırma rollerin Türk dış politikasını belirleme potansiyeline sahip olduğunu öne sürmektedir. Türkiye üç önemli role sahiptir. Bunlar İslami dünyanın liderliği, küresel güneyin liderliği ve bölgesel güçtür. Türkiye coğrafi olarak yakın bölgelerinde etki alanını genişletmeye çalışmakta, Avrupa Birliği’ni değerler ile ilgili meselelerde öteki olarak tanımlamakta ve Rusya gibi ülkelerle ilişkiler kurmaktadır. Türkiye, kendisini yeni güç merkezi olarak gösterirken, bastırılmış ulusların lideri olmak için çaba harcamaktadır. Bu çalışmada iki argüman vardır. Birincisi, bölgesel güç pozisyonu ve küresel Güneyin lideri olma hedefi Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin ortak dış politikasından uzaklaşmasına neden olmaktadır. İkincisi, İslami dünyanın lideri olma hedefi Türkiye’nin yaklaşımını Avrupa Birliği’nin yaklaşımından farklılaştırmaktadır. Bu araştırmada ulusal rol kavramlarının Türk dış politikasını etkilediğini ifade eden hipotezler açıklanmaktadır. Bu çalışma aynı zamanda vakaların analizi üzerinden Türk dış politikasının farklılaştığı alanları göstermek istemektedir. Vakalar analiz edildiğinde, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna Savaşı, Gazze Savaşı, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz krizinde Avrupa Birliği’nin yaklaşımından farklı bir politika uyguladığı ifade edilebilir.Öğe The legal process and real-world procedure behind the digital services act(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 21.06.2025) Okbay, GökçeHayatın her alanında dijitalleşme artarken, "bilgi toplumu" ekonomiden politikaya, sosyal hayattan bireysel haklara kadar her yerde gün geçtikçe hakimiyetini ve yaygınlığını artırmaktadır. Çevrimiçi yasa dışı faaliyetlere ilişkin endişeler, Avrupa’da ve küresel olarak, tüketici korumasının yanı sıra dijital platformlarda temel hakların ve kişisel hakların korunması açısından güvenli bir dijital ortam için belirli kural ve ilkeler oluşturma ihtiyacını doğurmuştur. Avrupa Birliği, yasa dışı içerik, şeffaf reklamcılık ve dezenformasyonla ilgili Avrupa Birliği'nin yasal çerçevesini güncellemek ve farklı ulusal yasaları uyumlaştırmak için Dijital Hizmetler Yasası'nı oluşturmuştur. Bu tez, kurumların ilgili yasal düzenleme konusunda nasıl karar verdiğini izlemeyi amaçlamaktadır- bu nedenle çalışmayı, müzakere masalarında önemli konuların ve tartışmaların ele alınmasıyla birlikte gerçek dünya sürecine yoğunlaştırmaktadır. Bu tez Dijital Hizmetler Yasasının içeriği veya etkileri gibi daha sık incelen bir konu yerine yasama sürecine odaklanarak literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmada, Dijital Hizmetler Yasası’nın oluşturulması sırasında yaşanan yoğun tartışmaların yasanın önemini pekiştirdiği ve yasa hakkında önemli anlaşmazlıkların denge sorunlarıyla ilgili olması Dijital Hizmetler Yasası’nın genel kapsamı hakkında yaygın bir fikir birliği bulunduğunu göstermiştirÖğe The understanding of "women's empowerment" in right-wing politics in Türkiye and Europe(Türk-Alman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 21.06.2025) İlter, ŞebnemBu tezde, Avrupa ve Türkiye’de sağ kanat siyasette kadınların muktedir kılınmasına yönelik anlayış incelenmiştir. Bu kapsamda, Avrupa’dan Marine Le Pen liderliğindeki Fransız Ulusal Birlik Partisi ile Türkiye’den Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi seçilmiştir. Nitel araştırma yöntemleri ile yürütülen çalışmada, söz konusu partilerin kadınlara yönelik kavrayış ve politikaları; parti programları, lider söylemleri ve sosyal medya içerikleri üzerinden analiz edilmiştir. Çalışmada popülist radikal sağ partiler olarak değerlendirilen Ulusal Birlik ve Zafer Partisi’nin, göçmen karşıtlığı, sekülerlik vurgusu ve cumhuriyetçi değerlere olan bağlılıkları açısından benzeştiği saptanmıştır. Parti belgeleri ve lider söylemleri, toplumsal cinsiyet ve göçmen karşıtlığı başlıkları altında incelenmiş; bu sayede her iki partide tezahür eden “makbul kadın” figürü ortaya konmuştur. Bu figürün her iki partide de etnik, kültürel ve geleneksel değerler ile çizildiği gözlemlenmiştir. Yalnızca bu makbul kadın figürünün güçlendirilmeye tabi tutulduğu; partilerin yerlici ideolojiler doğrultusunda sınırlı ve koşullu bir güçlendirme anlayışı benimsediği tespit edilmiştir. Birtakım feminist değerleri benimsemelerine rağmen, her iki parti de kapsayıcılıktan uzak tutumlar sergileyerek feminizmin kesişimsellik ilkesiyle çelişmektedir. Elde edilen bulgular doğrultusunda bu çalışma, Avrupa ve Türkiye’deki popülist radikal sağ partilerin toplumsal göçmen karşıtlığı ile iç içe geçmiş toplumsal cinsiyet siyasetini ve kadınların muktedir kılınmasına yönelik anlayışlarını karşılaştırmalı olarak ele alarak literatüre özgün bir katkı sunmuştur.Öğe The impact of Turkey's European Unıon accession process on EU-Turkey energy relations(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Hacıbektaşoğlu, Fatih; Turhan, EbruAvrupa Birliği (AB), dünyada ekonomik ve politik olarak etkili bir kuruluştur. Kıtalararası konumuyla Türkiye, bu eşsiz birliğin en önemli ortaklarından biridir. Ancak, Türkiye'nin coğrafi konumu diğer komşularına kıyasla öncelik kazandırmaktadır. Türkiye Avrupa'nın, Asya'nın ve Ortadoğu'nun tam ortasında yer alarak bir köprü gibidir. Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki hukuki ilişkilerin dayanağını oluşturan Ankara Anlaşması (1963) ile siyasi ilişkiler başlamıştır. İki tarafın siyasi ilişkilerinden çok, Türkiye'nin 1999'dan beri aday ülke olması önemlidir. Söz konusu ilişkilersiyasi, ekonomik, güvenlik ve tabii ki enerji konusunu da içermektedir. Enerji kaynakları yenilenebilir ve yenilenemez olarak sınıflandırılabilir; bu çalışmada yenilenemeyen enerji kaynakları üzerinde durulacaktır. Petrol ve doğal gaz, yenilenemeyen kritik enerji kaynaklarıdır. Hazar bölgesi, Orta Doğu ve Asya’daki ülkelerin bu kaynakların önemli miktarda rezervlerine sahip olduğu bilinmektedir. Avrupa Birliği'nin yirmi yedi üyesi vardır ve enerji kaynakları kapasitesi ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemektedir. Öte yandan Türkiye bu alanda dışa bağımlı bir ülkedir. Her iki tarafın enerji alanındaki ortak kaygıları, iş birliğine ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin enerji politikalarını üyelik süreci üzerinden incelenecektir. Tezin araştırma sorusu “Türkiye'nin AB'ye katılım süreci, AB ile Türkiye arasındaki enerji ilişkilerini nasıl etkiler?” şeklindedir. Bu soruya cevap verebilmek için çalışmada genel olarak üyelik öncesi ve üyelik süreci incelenmiştir. Ayrıca Komisyon tarafından yayınlanan ilerleme raporlarında enerji faslı da incelenmiştir. Her iki tarafı da ilgilendiren enerji boru hattı projeleri de kısaca açıklanmıştır. Bütün bu analizler ve açıklamalar Avrupalılaşma yaklaşımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Genel olarak araştırılmak istenen cevap, “Türkiye'nin AB üyelik sürecinin iyi ve kötü dönemlerinin Türkiye-AB enerji politikalarını nasıl etkilediği veya etkilediği midir?”Öğe Political narrative of an alarming economy the case of Turkey(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Olgun, Ufuk; Oppermann, KaiThe thesis studies narrative contestation between the AKP and the Opposition, over the Turkish Currency and Debt Crisis of 2018. The study applies a unique model of narrative analysis it developed specifically for the case it investigates. On 24 June, Turkish voters elected the AKP narrative blaming foreign powers as the persuasive one. The opposition continued to hold the AKP rule responsible for the downturn during the second half of the year. The thesis reveals similar and different discursive instruments in both narratives first. Then it examines outcomes by categorization of key compounds. It identifies particular narrativity factors that raised the AKP’s persuasive power and led the opposite curve for the Opposition. The research discusses general outcomes of the contest in the scope of EU affairs in the last chapter.Öğe The visegrad group in the context of eu crises: A post-functionalist perspective(Türk-Alman Üniversitesi, 2024) Taştan Sevinç, Necva; Decker, PhılıppAvrupa Birliği' nin (AB) son zamanlarda yaşadığı uluslararası krizler ile AB entegrasyonun geleceği konusunda soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Bu bağlamda 2011 sonrası patlak veren Arap Baharı ile birlikte tüm dünya gözleri önünde yaşanan göç krizi ile milyonlarca insanın evlerini terk ederek Avrupa gibi refah seviyesi yüksek Batılı ülkelere göç etmeye başlaması AB içinde büyük yankı uyandırmış ve üye ülkeler arasında çatlakları gün yüzüne çıkarmakla da kalmayıp derinleştirmiştir. Ayrıca halen devam etmekte olan Rusya-Ukrayna krizi de aynı şekilde AB dayanışmasını büyük bir teste tabi tutmuştur. Bu krizler aynı zamanda birlik içindeki entegrasyonda üye devletlerin önceliklerinin farklı olabileceği ve bu bağlamda kriz anlarında kriz yönetimi için AB'den farklı tutumlar sergileyerek kendi ulusal çıkarlarını ön planda tutabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Birçok açıdan entegrasyonunu sağlayabilen, bu krizler göz önüne alındığında ortak bir tutum benimseyememiş ve üye devletler arasındaki güveni sarsmıştır. Bu bağlamda Vişegrad Grubu'nun (Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya) yaşanan krizler karşısındaki tutumu ve AB'nin merkezi Brüksel ile olan arasının gerilmiş ve AB'nin karar alma mekanizmasında aksaklıklara sebep olmuştur. Aynı zamanda bu ülkelerin AB'den farklı kriz yönetim biçimleriyle ile Birlik içindeki ağırlıklarını arttırmışlardır. Bu çalışma V4 grubu'nun bu AB krizler karşısındaki tutumunu post-işlevsicilik teorisi varsayımları ışığında inceleyerek Birlik entegrasyonunu incelemeyi amaçlamaktadır.Öğe Far-right in Germany: Political parties, social movements, terror organizations, lone wolves(Türk-Alman Üniversitesi, 2022) Gürakın, Sevde Nur; Bayraklı, EnesBu tez, geçmişte aşırı sağ hareketini derinlemesine yaşayan Almanya'nın yıllar sonra beklenmedik şekilde artış gösteren bu olguyu farklı alanlarda yeniden tecrübe etmesini ve ülke yönetimi üzerindeki etkilerini analiz etmektedir. Bu çalışma genel olarak Almanya'da aşırı sağın farklı boyutlarda ve alanlarda nasıl gelişip dönüştüğünü incelemektedir. Bu bağlamda, siyasi partiler, halk hareketleri, terör grupları, yalnız kurtlar ve güvenlik güçleri aşırı sağ olgusunun incelendiği aktörler olarak ele alınmıştır. Almanya'yı bir vaka çalışması olarak ele alarak kavramsal bir çerçeve üzerinden ülkedeki aşırı sağ siyasetin boyutunu değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, aşırı sağ siyasetin zaman içinde nasıl ortaya çıktığını ve şu anda nasıl ayakta kaldığından söz ederek günümüzdeki aşırı sağ faaliyetlerinin durumunu analiz etmektedir.Öğe The power of narrative in Erdoğan's speeches : Syrian immigrants and the construction of collective identity(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Özkan, Burak; Sönmez, Eda KuşkuThis study examines the political narrative constructed by Recep Tayyip Erdoğan between 2011 and 2014 concerning the increasing Syrian immigrant population in Turkey after the Syrian Civil War. The sudden immigration flow has made Turkey the country hosting the highest number of refugees in the world. Nonetheless, Erdoğan, the Prime Minister of that period, developed a multi-layered Syrian immigrant narrative. Despite the rising concerns about the “refugee crisis,” Erdoğan maintained his power through popular elections and somehow managed to construct an embracing narrative toward Syrian immigrants. In line with this analysis, this thesis study aims to reveal the main themes and meta-narratives behind Erdoğan’s Syrian immigrants narrative. The thesis mainly suggests two arguments. First, it argues that Erdoğan has constructed a collective identity of the self, or “us,” that leans on highly religious and virtuous themes and meta-narratives, which is utilized in the legitimization of the AK Party’s “open-door policy” toward Syrian immigrants. Second, the thesis argues that despite the initial success of the narrative, some of the main elements in the narrative have changed over time, especially in the speeches made by Erdoğan targeting international political actors. The study consists of six chapters. After the introduction, the second part deals with the theoretical framework and literature that has inspired or affected the research process. Narrative analysis as the methodological approach taken and the research materials used in the thesis are discussed in the third chapter. The fourth chapter focuses on the history of migration in Turkey and introduces some basic concepts concerning refugees and immigrants in Turkey to provide a ground for the analysis of Erdoğan’s Syrian immigrants narrative. The fifth chapter is dedicated to findings and observations, and the study is then concluded.Öğe Interkultureller transfer von organisationspraktiken mit fokus auf "New Work" : eine qualitative fallstudie bei einem multinationalen technologieunternehmen im Türkisch-Deutschen kontext(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Uzun, Kübra Nur; Barmeyer, ChristophÇok uluslu şirketler uygulamalarını diğer ülkelerdeki bağlı şirketlerine aktarmaktadır. Bu da bu şirketlerin ne tür bir strateji izlemek istedikleri ve izleyebilecekleri sorusunu gündeme getirmektedir. Örneğin, uygulamaların standartlaştırılması veya yerel kültüre ve ihtiyaçlara uyarlanması gibi. Kültürlerarası transfer konusu halihazırda kapsamlı bir şekilde araştırılmıştır, ancak bu çalışmalar çoğunlukla ulusal kültürlere ve sorunlara odaklanan kısıtlı bir zemine dayanmaktadır. Bu nedenle yapıcı, kültürlerarası bir araştırma yaklaşımı, en iyi uygulamaların keşfedilmesini, araştırma ve uygulama için önemli çıkarımlar elde edilmesini mümkün kılmaktadır. Bu tezin amacı, başarılı bir kültürlerarası transfer sürecine hangi faktörlerin katkıda bulunduğunu ortaya koymaktır. Bunu yaparken, bu bağlamda henüz ele alınmamış bir araştırma alanına, „New Work“, perspektifine odaklanılmaktadır. Bu amaçla, nitel bir vaka çalışması yürütülmüştür. Merkezi Almanya'da bulunan ve dünya çapında inovasyonları ve kurumsal kültürüyle tanınan çok uluslu bir teknoloji şirketi araştırma nesnesi olarak seçilmiştir. Ağırlıklı olarak Türkiye'deki bağlı şirket ve Almanya'daki şirketlerdeki insan kaynakları departmanından olmak üzere, farklı poziyon ve lokasyonlardan uzmanlarla röportajlar yapılmıştır. Çalışmanın sonuçları, „New Work“'ün başarılı bir şekilde kültürlerarası transferine katkıda bulunan başarı faktörlerin; vizyoner liderler ve insan kaynakları yönetimi, kültüre uyum sağlayabilecek çalışanların işe alınması, dünya çapında paylaşılan bir öğrenme kültürü, çalışanların gelişimi, şirketin global ağları içerisinde kurulan şeffaf diyaloglar, en iyi uygulamalara ve fikirlerin aktarımına açıklık ve yerelleştirme ile standartlaştırma arasındaki denge olduğunu göstermiştir.Öğe Political communication in the context of national security: comparison of West and East Germany during the cold war(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) İnanç, Çağatay; Decker, PhilipIn this master’s thesis, political communication strategies employed in West Germany and East Germany, particularly in the context of national security, are compared. The motives that created the concept of the Cold War and the role of political communication in the victory of the capitalistic world are questioned. This study claims that the more a sign received by the receiver as an intention to be accepted, the more it requires synchronisation with the effectuality in the receiver’s perceived reality. Thus, a message's persuasive ability is based on its perceived reality. This claim has been supported by the visual exemplifications of West German and East German, parallel to the ongoing events of their publishing periods. In the light of arguments about a new upcoming cold war today, this study also claims that the success of the Cold War by the Western countries against the Soviet Union is not a replicant of today’s conditions when it comes to creating a common enemy, this time for Russia and/or China.Öğe Comparative analysis of EU crisis management policies: eurozone and pandemic crises(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Akpınar, Ege; Turhan, EbruBu tez, Avro Bölgesi krizi ve COVID-19 salgını sırasında Avrupa Birliği'nin kriz yönetimi stratejilerinin karşılaştırmalı bir analizini sunmaktadır. Bu analizin çerçevesini çoklu kriz dönemi oluşturmaktadır. Uygulama alanı yaklaşımını kullanan çalışma, AB'nin tepkilerini incelemek için teorik perspektifler olarak yeni işlevselcilik ve hükümetlerarasıcılığı uygulamaktadır. Araştırma, krizlerdeki hem benzerlikleri hem de farklılıkları tanımlamaktadır. Özellikle, her iki krizin de dış kökenleri ve ardından gelen iç değişimleri vardır. AB'nin tepkileri yenilikçi kurumsal tedbirleri içermektedir. Çalışma, hükümetlerarasıcılığın başlangıçtaki koalisyon oluşumlarını ve ulusal tercihleri etkili bir şekilde açıkladığını teyit etmektedir. Yeni işlevselcilik ise uluslarüstü kurumların rolünü ve entegrasyon sonuçlarını açıklığa kavuşturmaktadır. Ancak her iki teori de tek başına kriz çözümünün dinamiklerini tam olarak açıklayamamaktadır. Bu durum birleşik bir hipotezin geliştirilmesine yol açmıştır. Hipotez, üye devletler arasındaki politika tercihi farklılığının derecesinin uluslarüstü aktivizmin kapsamını etkilediğini ileri sürmektedir. Bulgular, Avro para birimi ve Schengen Bölgesi gibi kilit kazanımların korunmasında birleşik bir AB tepkisinin kritik önemini vurgulamaktadır. Bu araştırma, AB kriz yönetimi ve entegrasyon teorilerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. Karmaşık ve çok yönlü krizler karşısında gelecekteki politika oluşturma süreçleri için pratik bilgiler sunmaktadır.Öğe Neoliberalism and post-politics(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Özdemir, Özgür; Knoll, Manuel AndreasBu yüksek lisans tezi, neoliberalizmin siyaset ve toplumun siyasi dinamikleri algılayışı üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırmacılar, neoliberal sistemde siyasetin öncelikli olarak piyasa çıkarlarına hizmet ettiğini, geniş halk kitlelerini ihmal ettiğini ve depolitizasyonu teşvik ettiğini savunmaktadır. Halkın siyasi taleplerine cevap vermedeki bu eksiklik memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Araştırma, şu soruları ele alarak bu post-politik ortamı kavramayı amaçlamaktadır: “Bazı siyasi talepler neoliberal devlet çıkarlarından farklılaştığında ne olur? Bu talepler siyasi alandan dışlanıyorlar mı? Alternatif yaklaşımlar için hala alan var mı? Bu ortam demokrasileri besliyor mu, yoksa onlara bir tehdit mi oluşturuyor?” Tez, post-politik bir kuramsal çerçeve kullanarak Avrupa Birliği’nin ve Türk başkanlık sisteminin yapılarını ve tarihlerini incelemekte ve çağdaş sinema eserlerinin bir analizini içermektedir. Ayrıca tez, post-politikanın üstesinden gelmek için potansiyel çözümleri keşfetmeyi amaçlamaktadır. Aşırılık ve eşitsizliğin son dönemde yükselişe geçmesi post-politika ile ilişkilendirilmekte, mevcut siyasi çıkmazların ve neoliberalizmin krizinin incelenmesi gerekliliğinin altı çizilmektedir. Bu tez, neoliberalizmin siyaset üzerindeki etkisini kapsamlı bir şekilde inceleyerek literatüre katkıda bulunmaktadır. Dergi makaleleri, kitaplar, gazete makaleleri, filmler ve siyasal söylem gibi çeşitli veri kaynaklarını kullanmaktadır. Bulgular, kolektif çıkarlar yerine bireyciliğe, rekabete ve piyasa mekanizmalarına öncelik veren neoliberal politikaların dönüştürücü etkilerine ışık tutmaktadır. Bu önceliklendirme, ekonominin depolitizasyonuna ve siyasetin uzlaşmacı bir teknokrasiye dönüşmesine yol açarak alternatif yaklaşım arayışlarını sınırlandırmıştır.Öğe A federation of states or a federal state? A comparison of the holy roman empire, the EU, and the USA(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Erbil, Ozan; Knoll, Manuel AndreasBu çalışma Kutsal Roma İmparatorluğu’nu, Avrupa Birliği’ni ve Amerika Birleşik Devletleri’ni temel analiz düzeyini devlet tutarak federalizm ve ilgili siyaset bilimi literatürü bağlamında karşılaştırdı. İlgili terimlerin etimolojik karşılıkları belirtildi ve tarihi bağlam içerisinde evrimler ve değerlemeler aktarıldı. Tez aynı zamanda Kutsal Roma İmparatorluğu’nun, Avrupa Birliği’nin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin hükümetlerinin yöntemlerinin ve fonksiyonlarının üzerinde etkisi olan toplumlarının evrimini de aktardı. Güncel karşılaştırmalı siyaset literatürü karşılaştırmalı siyaset yaklaşımına uygun olarak eklendi.Öğe A comperative analysis of religion as a driver of Turkish Russian foreign policy(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Akyolcu, Onur Can; Marhold, HartmutBu Yüksek Lisans tezi, Demir Perde'nin çöküşünün ardından Türkiye ve Rusya'nın dış politikalarını şekillendirmede dinin rolünün kapsamlı bir karşılaştırmalı analizini sunmaktadır. Araştırma, akademik dergiler, kitaplar ve uzman analizleri dahil olmak üzere ikincil kaynaklardan elde edilen nitel verilere dayanmaktadır. Bu iki jeopolitik olarak önemli ülkede din ve dış politika arasındaki etkileşimi inceleyerek, dini faktörlerin dış politikanın formülasyonu ve uygulanmasına katkıda bulunduğu nüanslı yolları ortaya koymaktadır. Analiz, her iki ülkede dinin siyasi alanlardaki etkisinin evrimine tarihsel bir genel bakış ile başlamaktadır. Türkiye'de, özellikle laik hükümet yapısı bağlamında, İslam ve milli kimlik sentezi önemli bir rol oynamıştır. Buna karşılık, Ortodoks Kilisesi'nin yeniden canlanmasıyla işaretlenmiş Rus deneyimi, dini kimliğin milliyetçi duygular ve jeopolitik hedeflerle iç içe geçtiği farklı bir yol izlemektedir. Tez, anahtar dış politika kararlarını ve diplomatik girişimleri yöntemsel bir şekilde inceleyerek, her iki ülkenin uluslararası stratejilerindeki dini temelleri tanımlamakta ve karşılaştırmaktadır. Türk ve Rus liderlerin dış politika hedeflerini haklı çıkarmak veya teşvik etmek için dini retorik, sembolizm ve bağlantıları nasıl kullandıklarına özel bir dikkat verilmektedir. Bu, dini kimliklerin öne çıktığı çatışma bölgelerindeki ikili ilişkiler, bölgesel dinamikler ve angajmanların nasıl etkilendiğine dair bir analizi de içermektedir. Sonuç olarak, tez, dinin her iki ülkenin dış politikalarında önemli bir sürücü olduğunu, ancak rolünün çok yönlü olduğunu ve diğer siyasi, kültürel ve tarihsel faktörlerle kesiştiğini savunmaktadır. Karşılaştırmalı analiz, dinin bu ülkelerin dış politika çerçevelerine entegre edilme biçimlerinde hem benzerlikler hem de belirgin farklılıklar ortaya koymaktadır, bu da onların benzersiz tarihi ve kültürel bağlamlarını yansıtmaktadır. Bu çalışma, özellikle Soğuk Savaş sonrası jeopolitik bağlamda uluslararası ilişkilerde dinin rolüne dair daha derin bir anlayışa katkıda bulunmaktadır.Öğe The European Union between solidarism and pluralism : A comparative study of the EU's response to two mass migration flows(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Şen, Hatice Zeynep; Oppermann, KaiGünümüz dünyasında Avrupa Birliği (AB) ulaştığı entegrasyon seviyesi ile uluslararası alanda önemli bir güç haline gelmiş ve son yıllarda yaşanan küresel düzeydeki krizler karşısında belirgin bir rol üstlenmiştir. Bu rolün önemi, ikinci dünya savaşından bu yana orta çıkan iki büyük kitlesel göç akınında tekrar ortaya çıkmıştır. Özellikle, 2011’de Arap Baharı sonrasında patlak veren ve 2015 yılında uluslararası bir krize dönüşen Suriyeli sığınmacıların göçleri ile 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya askeri operasyon başlatması sonucunda yaşanan ve en hızlı yerinden edilme krizi olarak tanımlanan Ukraynalı sığınmacı krizi, AB’nin büyük testlerden geçmesine neden olmuştur. Bu krizler aynı zamanda birliğin göç alanındaki entegrasyonunu da gündeme getirmiş ve tartışmalara yol açmıştır. Ekonomik ve siyasi birçok alanda entegrasyonunu derinleştiren AB için göç alanı, halen tartışmalı ve ihtiyaca göre şekillenen bir politika olarak ön plana çıkmaktadır. Üye ülkelerin bu alandaki çeşitli çekinceleri ortak politika oluşturma yolunda zorluklar yaratmaktadır. Bu iki büyük kitlesel akın sırasında da, üye ülkeler zaman zaman entegrasyonu derinleştirmeye zaman zaman ise halihazırda ulaşılan ortak politikalardan uzaklaşmaya yönelmiştir. Bu çalışma, AB’nin bu iki büyük kitlesel göç akınına nasıl yanıt verdiğini ve krizler karşısında oluşturduğu politikaları karşılaştırmalı olarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu analiz yapılırken, İngiliz Okulu’nun literatüre katmış olduğu Uluslararası Toplum kavramı üzerinden, çoğulculuk dayanışmacılık tartışmasından yararlanılacaktırÖğe The impact of Turkey's European Unıon accession process on EU-Turkey energy relations(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Hacıbektaşoğlu, FatihAvrupa Birliği (AB), dünyada ekonomik ve politik olarak etkili bir kuruluştur. Kıtalararası konumuyla Türkiye, bu eşsiz birliğin en önemli ortaklarından biridir. Ancak, Türkiye'nin coğrafi konumu diğer komşularına kıyasla öncelik kazandırmaktadır. Türkiye Avrupa'nın, Asya'nın ve Ortadoğu'nun tam ortasında yer alarak bir köprü gibidir. Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki hukuki ilişkilerin dayanağını oluşturan Ankara Anlaşması (1963) ile siyasi ilişkiler başlamıştır. İki tarafın siyasi ilişkilerinden çok, Türkiye'nin 1999'dan beri aday ülke olması önemlidir. Söz konusu ilişkilersiyasi, ekonomik, güvenlik ve tabii ki enerji konusunu da içermektedir. Enerji kaynakları yenilenebilir ve yenilenemez olarak sınıflandırılabilir; bu çalışmada yenilenemeyen enerji kaynakları üzerinde durulacaktır. Petrol ve doğal gaz, yenilenemeyen kritik enerji kaynaklarıdır. Hazar bölgesi, Orta Doğu ve Asya’daki ülkelerin bu kaynakların önemli miktarda rezervlerine sahip olduğu bilinmektedir. Avrupa Birliği'nin yirmi yedi üyesi vardır ve enerji kaynakları kapasitesi ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemektedir. Öte yandan Türkiye bu alanda dışa bağımlı bir ülkedir. Her iki tarafın enerji alanındaki ortak kaygıları, iş birliğine ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada, Avrupa Birliği ve Türkiye'nin enerji politikalarını üyelik süreci üzerinden incelenecektir. Tezin araştırma sorusu “Türkiye'nin AB'ye katılım süreci, AB ile Türkiye arasındaki enerji ilişkilerini nasıl etkiler?” şeklindedir. Bu soruya cevap verebilmek için çalışmada genel olarak üyelik öncesi ve üyelik süreci incelenmiştir. Ayrıca Komisyon tarafından yayınlanan ilerleme raporlarında enerji faslı da incelenmiştir. Her iki tarafı da ilgilendiren enerji boru hattı projeleri de kısaca açıklanmıştır. Bütün bu analizler ve açıklamalar Avrupalılaşma yaklaşımıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Genel olarak araştırılmak istenen cevap, “Türkiye'nin AB üyelik sürecinin iyi ve kötü dönemlerinin Türkiye-AB enerji politikalarını nasıl etkilediği veya etkilediği midir?”.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »











