Yazar "Ercan, Hüseyin Onur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1768-1774 Osmanlı-Rus savaşı hakkında çağdaş bir kaynak(Harp Tarihi Dergisi, 2022) Ercan, Hüseyin Onur1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın askerî safahatı ülkemizde yeni yeni müstakil çalışmalara konu olmaktadır. Diğer yandan savaşa dair birçok çağdaş Batı kaynağı da mevcuttur, fakat bunlardan bazıları incelenmemiştir. Bu kaynaklardan biri, önde gelen Venedikli Aydınlanmacılar arasında yer alan Domenico Caminer’in İtalyanca hazırladığı ve Antonio Graziosi tarafından 1770 yılında 10 fasıl hâlinde basılan Storia della guerra presente tra la Russia e la porta Ottomana (Rusya ve Bâbıâli Arasındaki Mevcut Savaşın Tarihi) isimli eserdir. Aynı eser bir süre sonra Christoph Heinrich Korn ve Johann Christoph Schmidlin tarafından Almanca’ya tercüme edilmiş, genişletilerek peyderpey 1771-1775 yılları arasında 36 fasıl hâlinde ve 3.008 sayfa olarak basılmıştır. Daha savaş devam ederken neşredilmeye başlanmış olan bu kaynak Osmanlı askerî ve siyasî tarihi açısından kıymetli olup mercek altına alınmaya değerdir. Bu kaynak sayesinde Küçük Kaynarca Antlaşması’yla son bulan muharebeye dair yeni bilgiler elde etmek ve bazı eksikliklerimizi ikmal etmek mümkün olacaktır. Bu nedenle bu makalede, 1768-1774 Osmanlı-Rus Harbi’ni konu edinen söz konusu çağdaş Alman kaynağın bir özeti verilmektedir.Öğe A Mirror or an Imitation of Power: Areas of Influence emphasized by the Prussian King Frederick the Great in his Letters to the Ottoman Empire(Istanbul 29 Mayis University - ISAM, TDV Centre for Islamic Studies, 2023) Ercan, Hüseyin OnurOne of the practices of international diplomacy in the early modern period was enumerating the localities ruled and/or claimed by the rulers in the letters sent to other states in order to point out that the exercise of power relies on God’s grace (divine right). This practice, which finds its reflex in many languages, was widely used from the 15th century until the 19th century by both Christian and Muslim states. This article examines the question of whether the Ottoman-Prussian diplomatic relations, which became tenser in the second half of the 18th century, reflected this practice in relevant diplomatic documents. To consider this, five letters of Frederick the Great, who made the Prussian state one of the great powers of Europe, addressed to the Sublime Porte between 1758 and 1762 in Latin, which includ-ed the above practice as a continuation of its historical course have been analyzed. Moreover, the localities enumerated in the letters are compared in terms of area and population using the demographic data of the Ottoman Empire and contemporary German sources on historical geography. © 2023, Istanbul 29 Mayis University - ISAM, TDV Centre for Islamic Studies. All rights reserved.Öğe Avusturyalı Mukim Elçi Heinrich Von Penkler’e veda ziyareti münasebetiyle Sultan III. Osman tarafından verilen Nâme-i Hümâyûn(Harrassowitz Verlag, 2023) Ercan, Hüseyin Onur; Metin, HilalMemleketleri tarafından geri çağrılarak diplomatik görevleri hitam bulacak olan kapı kethüdaları (mukim/dâimî elçi) teamül gereği bunu Bâbıâlî’ye yazılı olarak bildirirlerdi. Müracaatlarının uygun bulunması durumunda hem sadrazamın hem de sultanın huzuruna kabul edilip veda ziyareti gerçekleştirirlerdi. Bu veda ziyaretleri çerçevesinde mutat olduğu veçhile önce sadrazamın sarayında, ardından Dîvân-ı Hümâyûn’da resmî tören düzenlenirdi. İlk başta, mukim elçiliğe tayin olundukları ve Osmanlı başkentine vardıkları zaman görevlerini resmen başlatabilmek için hükümdarlarının imzasını/mührünü taşıyan itimât-nâme (credentiale) belgesini Osmanlı Sarayı’nda sultana arz ederlerken, geri çağrıldıklarının beyanını müteakiben bu defa hükümdarlarına takdim edilmek üzere sadrazamdan bir mektup ve sultandan – üzerinde altın yaldızla çekilen tuğrayı havi – bir nâme-i hümâyûn teslim alırlardı (re-credentiale). Söz konusu ve şimdiye değin pek mercek altına alınmadığı görülen bu nâme-i hümâyûnlar Dîvân Kalemi tarafından itina ile hazırlanmış, Osmanlıların ince zevkini ve Osmanlı paleografyasının estetik/sanat yönünü yansıtması bakımından da dikkat çekici nitelikte belgelerdendir. Bu makalede, Heinrich von Penkler’in Osmanlı payitahtındaki birinci elçilik döneminin (1741–1755) sonunda gerçekleştirdiği veda ziyaretlerinin (3 ve 6 Ağustos 1755) merasim yönünden ziyade, bu resmikabullerde kendisine önce Sadrazam Nâilî Abdullah Paşa ve ardından Sultan III. Osman tarafından verilen ve Kutsal Roma Alman İmparatoru I. Franz (Franz Stephan von Lothringen)’a hitaben yazılmış belgelerin1 diplomatik özellikleri üzerinde durulmuş, rükünleri ve muhtevası gösterilmeye çalışılmıştır.Öğe Bir gravür üzerinden Cânibî Ali Paşa’nın Viyana’ya alayla girişinin detayları(2024) Ercan, Hüseyin OnurThe entry of Ottoman envoys into the imperial capital Vienna by parade was carried out on a specific day and according to certain rules of ceremony, following the negotiations of the envoys with the Kaiser's officials at Schwechat, the nearest station to the city. This ceremony was a very important part of diplomatic missions, as was the delivery of sultanic letters to the Habsburg monarch. At least until the mid-18th century, the entry into the city was watched by a large crowd lined up along the route of the cortege, and the details of the ceremony were reflected in contemporary reports, letters and newspapers, especially in the Habsburg register of ceremonies. Due to the development of copper engraving (Kupferstich) in Europe, it was increasingly used to depict such ceremonies. By 1740, the level of detail that engraving was able to reveal was reminiscent of a photograph. This article, after analyzing the engravings of two former ambassadors Ibrahim pashas who came to Vienna in the 18th-century, discusses the entry of the Ottoman ambassador Cânibî Ali Pasha into Vienna on August 23, 1740 with 922 people and a huge caravan of 1200 mounts and pack animals on the basis of the excellent and annotated engraving by the German engraver Elias Baeck, which shows the procession in 14 rows with 99 ranks.Öğe Gücün aynası yahut Taklidi: Prusya Kralı Büyük Friedrich’in Osmanlı İmparatorluğu’na gönderdiği mektuplarda vurguladığı nüfuz alanları(2023) Ercan, Hüseyin OnurOne of the practices of international diplomacy in the early modern period was enumerating the localities ruled and/or claimed by the rulers in the letters sent to other states in order to point out that the exercise of power relies on God’s grace (divine right). ?is practice, which finds its reflex in many languages, was widely used from the 15th century until the 19th century by both Christian and Muslim states. ?is article examines the question of whether the Ottoman-Prussian diplomatic relations, which became tenser in the second half of the 18th century, reflected this practice in relevant diplomatic documents. To consider this, five letters of Frederick the Great, who made the Prussian state one of the great powers of Europe, addressed to the Sublime Porte between 1758 and 1762 in Latin, which included the above practice as a continuation of its historical course have been analyzed. Moreover, the localities enumerated in the letters are compared in terms of area and population using the demographic data of the Ottoman Empire and contemporary German sources on historical geography.Öğe III. Osman’ın cülûsunu bildirmek üzere Halil Efendi ile Avusturya’ya gönderilen beşâretnâme ve çağdaş Alman matbuatına göre elçinin viyana günler(Istanbul University Press, 2023) Ercan, Hüseyin OnurTeamül üzere her padişah değişikliği dost ve komşu devlet hükümdarlarına mektup gönderilerek resmen bildirilir ve buna cülûs tebliği denirdi. Osmanlı diplomatiğinin belge türleri arasında yer alan ve bir elçi vasıtasıyla gönderilen bu tür mektuplar beşâret-nâme veya ilân-nâme adını almaktadır. Avusturya Devlet Arşivi’nde mahfuz III. Osman’ın cülûsunu bildirmek üzere Avusturya’ya 54 kişilik bir maiyet eşliğinde orta elçi olarak gönderilen el-Hac Halil Efendi’nin 14 Mayıs 1755’te Kayzer I. Franz’a ve 17 Mayıs’ta zevcesi Avusturya Arşidüşesi Maria Theresia’ya takdim ettiği beşâretnâme türünde iki adet nâme-i hümâyûn, bu çalışmanın odak noktasını oluşturur. Bu çalışmada elçinin Viyana günlerine, belgelerin diplomatik özelliklerine ve rükünlerine yer verilmiştir.Öğe Neşâdâbâd ve Çerâğan Sahilsaraylarında iki özel gün: Belgrad Antlaşması’nın kalıcı olarak temdidi (Nisan-Mayıs 1747)(2021) Ercan, Hüseyin OnurKutsal Roma Alman İmparatoriçesi Maria Theresia 1740 yılında tahta geçtikten sonra babası VI. Karl’ın imzaladığı 1739 Belgrad Antlaşması’nın Osmanlılarla teyid ve tecdid edilmesini, 1745’ten itibaren I. Franz ismiyle Kutsal Roma Alman İmparatoru olan zevci de Toskana Arşidükü olarak bir dostluk ve barış antlaşmasının akdedilmesini isterler. İstanbul’daki Avusturya daimî elçisi Heinrich von Penkler, bu amaçla Babıali ile özellikle 1746 yılı içerisinde yoğun temaslarda bulunur ve 1747 yılında görevini başarıyla tamamlar. Bu doğrultuda iki araç kullanır: Osmanlı devlet adamlarıyla sahip olduğu iyi ilişkiler ve casusları vasıtasıyla başta Fransızlar olmak üzere çeşitli hasımlarının faaliyetlerinden haberdar olmak. Penkler’in faaliyetleri, Belgrad Antlaşması’nın 1747 yılında kalıcı olarak uzatılmasını sağlar. Bu makale, söz konusu süreci aktaran Penkler’in raporu ışığında, Avusturya ve Türk devlet arşivlerinden yararlanılarak yaşananları mercek altına almaktadır. Çalışmada Penkler’in muhtasar biyografisine, görevi sırasında başvurduğu yollara ve karşılaştığı sorunlara değinilmektedir.Öğe Öğe Pasarofça Antlaşması’nı tarafları için zorunlu kılan nedenler üzerine bir değerlendirme(2022) Ercan, Hüseyin OnurBâbıâlî tarafından Aralık 1714’te Venedik Cumhuriyeti’ne karşı ilân edilerek başlayan ve 1715-1718 yılları arasında fiilen cereyan eden Osmanlı-Venedik-Habsburg Savaşı, Osmanlılara ilk safhada Venedik’e karşı askerî zaferler sağlamışsa da Habsburgların savaşa dâhil olmasıyla Tuna’nın kuzeyinde beklenmedik kayıplar yaşattı. Savoy Prensi Eugen idaresindeki Habsburglar ile 5 Ağustos 1716’da Petervaradin’de karşılaşan Osmanlı ordusu, Serdar-ı Ekrem Ali Paşa’nın şehadetiyle birlikte ağır bir yenilgi aldı. Savaşın devamında Osmanlılar, evvela 164 yıldır hâkimiyetinde bulundurduğu Temeşvar (13 Ekim 1716) ve akabinde Orta Avrupa’nın en önemli askerî üssü konumundaki Belgrad Kalelerini, Habsburglara vire ile teslim etmek durumunda kaldı (18 Ağustos 1717). Osmanlı-Venedik-Habsburg Savaşı’nı resmen sonlandıran Pasarofça Antlaşması'na (21 Temmuz 1718) giden diplomatik yolu açan Sâbık Belgrad Muhafızı Mustafa Paşa’nın 1717 Eylül’ündeki mektubundan barış akdine kadar geçen yaklaşık on aylık zaman diliminde Osmanlı ve Habsburg saraylarınca oluşturulmuş diplomatik belgeler ele alındığında, her iki tarafın ortak bir paydada buluşmak adına devamlı olarak müdârâ ettiği gözlenmektedir. Bu makale, Pasarofça Antlaşması’nı tarafları için zorunlu kılan nedenler üzerine mukayeseli bir analizi içermektedir.Öğe Rusya'ya gönderilen Derviş Mehmed Efendi'nin diplomatik misyonunun dönemin Alman basınında ve Avustralya elçisi Esterhazy'nın raporlarındaki yansıması(Rusya Araştırmaları Dergisi, 2023) Ercan, Hüseyin OnurIII. Osman’ın tahta cülûsunu Rusya’ya tebliğ vazifesiyle görevlendirilen Osmanlı elçisi Derviş Mehmed Efendi, diplomatik misyonuna dair kaleme aldığı ve günümüze ulaşabilmiş takrîri/sefâretnâmesi bulunduğundan, bilinen ve hakkında çeşitli çalışmalar yapılmış bir elçidir. Bununla birlikte şimdiye kadar ortaya çıkarılmamış hususlardan birisi, elçiliğin mebzul sayıdaki dönemin Alman basınında nasıl yer bulduğudur. XV. yüzyıl ortalarında Almanya’da Mainz şehrinde hareketli parçalar ile yazı baskısını başlatan Johannes Gutenberg’e kadar geri götürülebilen ve XVIII. yüzyıl itibarıyla Almanca konuşan kalabalık nüfustan ötürü yüksek tirajlara sahip Alman basını, Berlin, Viyana, Frankfurt ve Münih gibi şehirler başta olmak üzere birçok büyük şehirde bulunan matbaalarla canlı ve etkili bir haber kaynağı konumundaydı. Kaldı ki Alman basını, ana hedef kitlesi geniş bir coğrafyaya yayılmış olan XVIII. yüzyılın okumuş siyasal insanın (homo politicus) iltifatına sahipti. Ayrıca kuvvetli bilgi toplama ağıyla beslenen Almanca yayınların, kısa bir süre sonra Fransızca, İtalyanca ve İngilizce gibi diğer dillere çevrildiği, dolayısıyla üretilen haberlerin yalnızca Almanca bilen okuyucuyla sınırlı kalmadığı bilinen bir husustur. Bu noktadan hareketle bir Osmanlı elçisinin, Çar Büyük Petro’dan beri Avrupa’nın büyük devletleri arasına girmenin yollarını arayan Rusya’ya gönderilişi, 1755 yılı itibarıyla Avrupa’da olup bitenleri süreli gazete ve dergilerden öğrenmeyi çoktan alışkanlık edinmiş okuyucu kitlesi için yüksek haber değeri taşıyordu. Haberlerin öne çıkardığı konulardan, diğer bir ifadeyle neyin haber yapılıp yapılmadığından, tercih edilen anlatım biçiminden, kısaca elçiliğin Alman kamuoyuna nasıl yansıtıldığından hareketle, Osmanlıların XVIII. yüzyıl ortalarında Avrupa’da nasıl görüldüğüne dair ipuçları bulmak mümkündür. Bu makale geniş bir yelpazede taranan dönemin yayınlarına dayanarak söz konusu diplomatik misyonun, Derviş Mehmed Efendi’nin Mayıs-Temmuz aylarını geçirdiği St. Petersburg günlerinin Alman basınına nasıl yansıdığını ortaya koymak için hazırlanmış bulunmaktadır. Bunun dışında aynı sıralarda St. Petersburg’da bulunan Avusturya elçisi Kont Esterházy’nin raporları da incelenmiş ve Osmanlı elçisi hakkında yazdıkları ele alınmıştırÖğe Rıdvan Ağa’dan Süleyman Bey’e (1634-1774): Osmanlı elçilik heyetlerinin Avusturya devlet arşivindeki izleri(2020) Ercan, Hüseyin OnurWith the inclusion of Buda in 1541 as a province of the Ottoman Empire, the Ottomans and the Austrian Habsburgs became neighbors and after the Peace of Zsitvatorok (1606) the diplomatic traffic between the two powers increased. Among the basic sources for studying the Ottoman-Habsburg diplomatic relations from their beginnings at the end of the XVth century are the Austrian State Archives. Besides the politically important documents, there are also numerous documents that shed light on the increasing number of accommodations of various Ottoman delegations who stayed in Vienna as guests (XVIIth-XVIIIth centuries). Until the Treaty of Sistova (1791) that ended the Ottoman-Habsburg military confrontations definitely, approximately ninety Ottoman legations were sent to Vienna. In the present study, the focus is on the delegations sent between the years 1634 to 1774 and on the question of how and where they were accommodated by the Habsburg institutions as well as who was their responsible host. In this paper, an endeavor is made to conduct a study of Ottoman-Habsburg diplomatic history by combining the data revealed so far with information from some pertinent documents of the Austrian State Archives.Öğe Türklere karşı zafer kehaneti yahut propaganda: Alman hümanisti Sebastian Brant’ın Kayzer I. Maximilian’ı savaşa teşvik için yazdıkları (1494-1501)(2023) Ercan, Hüseyin OnurSebastian Brant, one of the most important German humanists, encouraged Maximilian I to rehabilitate the Holy Roman German Empire, reform the Church and fight against the expansion of the French and Turks in his writings in Latin and German as well as in his numerous poems, which he distributed as illustrated pamphlets/ flyers. This article consists mainly of an evaluation of the texts of the German jurist and humanist Sebastian Brant against the Turks and Islam, in particular during the reign of the Habsburg Emperor Maximilian I, in terms of propaganda language and the conduct of campaigns against the Ottomans, taking into account the historical background. Among Brant’s publications dealing with the Turkish theme and corresponding to the period between 1494 and 1513, four that are sufficiently significant in terms of depicting the prevailing tone will be examined more closely: Das Narrenschiff (1494), De origine (1495), Thurcorum terror et potentia (1498), Von der Vereinigung der Könige und Anschlag an die Türken (1501). It is noteworthy that this publication interval actually coincided with the Bayezid II period, the years when the Ottomans were seen to have preferred to give more weight to Western policies, and that it found its place in the atmosphere brought about by the Peloponnesian campaigns. In other words, it can be stated that the atmosphere of this period was of great importance for the emergence of this literature in connection with the crusade endeavour under Maximilian I.Öğe Über sebastian brants laudatio Zu eren romscher kuniglicher maiestat (…) (1502) und sein aufruf zum kampf gegen die Türken(Logos Verlag, 2023) Ercan, Hüseyin OnurDie Beiträge in diesem Band der dreiteiligen Reihe Germanistik im Wandel beleuchten auf vielfältige Art und Weise Themen aus den Bereichen der Literatur-, Kultur-, Sprach- und Übersetzungswissenschaft. Sie zeigen die Darstellung von interkulturellen und transnationalen Themen in Film und Literatur und die Rezeption dieser Werke in den verschiedenen Ländern.