Yazar "Duran, Muhammet Sait" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anlamsal tümevarım (istikrâ?i mânevî)(2016) Duran, Muhammet SaitTümevarım Aristoteles’ten itibaren bir akıl yürütme metodu olarak ele alınmıştır. Tabii bilimlerde deneyselliğin ön plana çıkmasıyla birlikte, bu metot Yeniçağda altın devrini yaşamıştır. Bu yöntem çerçevesindeki problemlerilk ortaya atılışından itibaren dile geti? rilmişse de, Hume’un deneyselliğin temeli oluşturan nedenselliğe yönelttiği eleştiriyle birlikte, tümevarım doğa bilimi alanında şüpheyle yaklaşılan bir yöntem durumuna gelmiştir. Tümevarım, Abbasiler döneminde Yunan mirasının aktarılmasıyla birlikte, mantığın bir parçası olarak İslam düşüncesine girmiştir. Mantık, din âlimleri arasında tartışmalara neden olsa da, el?Gazâlî’nin katkılarıyla İslam ilimlerine nüfuz etmiştir. Ne var ki tümevarım, Endülüslü âlim Eş?Şâtibî’ye kadar bu disiplinde sistematik bir rol oynadığını söylemek zordur. Eş?Şâtibî İslam normatif sisteminin temel amaçlarını belirlediği makâsıdü’ş?şerîa teorisi çerçevesinde, yoruma dayalı bir tümevarımın temellerini atmıştır. Eş?Şâtibî İslam temel esaslarının metinleri tikel yorumuna dayanan olasılıklı bilgiye dayandırılmasına karşı çıkar. Bunun yerine o teorisini, İslam’ın temel esaslarının, tümevarımsal yorumla oluşturulmuş kesinliğe dayanmasını gerektiği fikrine dayandırır. Bu makalede, anlamsal tümevarımın epistemolojik değerini tartıştık.Öğe Bir faaliyet olarak felsefe ve düşünce(2022) Duran, Muhammet SaitDüşünme, insan için düşüncenin ortaya çıkması için yegâne imkândır. İnsan, bütün soyutluğuna rağmen, teorik düşünce ile de edimsel olarak irtibat kurar. Bu makalede, felsefe etkinliği bir “eylem” olarak ele alındı ve felsefe yapmanın ve teorik düşünmenin bir eylem olarak ne anlama geldiği araştırıldı. Öncelikle, düşünme ve düşünce arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışıldı. Daha sonra felsefe faaliyetinin insanın diğer eylemleri ile ortak tarafları ve onu diğer eylemlerden ayıran özellikleri irdelendi. Bu anlamda, ilk olarak insani eylemin en ilkel zemini olan duyusallık ile felsefe etkinliğinin ilişkilisi sorgulandı. Özellikle Platon ve Aristoteles’in işaret ettiği, felsefenin başlangıcındaki estetik temelin altı çizildi ve onların görüşlerinden yola çıkılarak bu ilişkinin mahiyeti araştırıldı. Felsefeyi bir etkinlik olarak ele almak, felsefenin en temel ayrımını, teori ve pratik arasındaki ayrımı bir bütün olarak değerlendirmeyi gerektirir. Bu bağlamda, eylemlerdeki rasyonelliğin düşünce faaliyeti ile ilişkisi araştırıldı. Bilhassa Aristoteles’in gaye/amaç ve eylem ilişkisi içerisinde geliştirdiği ahlak anlayışı çerçevesinde, düşünme ve ahlak arasında nasıl bir ilişki olduğu ortaya konulmaya çalışıldı. Son olarak, çağdaş bilgi ve bilim anlayışı bu ilişki perspektifinden değerlendirildi.Öğe Die historische entwicklung der absichten der scharia (maq??id aš-šar??a) in der klassischen Zeit(Peter Lang, 2021) Duran, Muhammet Sait[Özet yok]Öğe Euthyphron-ikilemi: ahlak ve ilahi irade ilişkisi(Erciyes Üniversitesi, 2020) Duran, Muhammet SaitTanrı ve ahlak arasındaki ilişkinin, en geç Platon düşüncesinde felsefesi bir hüviyet kazanmış olduğu söylenebilir. Platon, bu meseleyi Euthyphron diyaloğunda felsefi bir problem haline getirmiştir ve Tanrı ve ahlak ilişkisini paradoksal olarak ele almıştır. Çağdaş dünyada bu ikilem, “Tanrı bir şeyi iyi/ahlaki olduğu için mi buyurur; yoksa Tanrı bir şeyi buyurduğu için mi o şey iyi/ahlaki olur” sorusunda kendini bulmuştur. Ahlakın nedensel kökenini sorgulayan bu soru, ahlak metafiziğinin en temel konularından birini oluşturur ve felsefe ve teolojinin ortak bir alanını teşkil eder. Bu makalede, öncelikle Platon’un Euthyphron-ikilemini diyaloğunda nasıl ortaya konduğu analiz edilmiştir. İkilem ayrıca onun felsefesindeki metafizik arka planını teşkil eden Tanrı ve İyilik İdesi ilişkisi çerçevesinde incelenmiştir. Daha sonra ikilemin, tarihi süreçte ahlak düşüncesindeki temel değişimine kısaca işaret edilmiştir. Bu değişim, ahlak metafiziğindeki iki paradigma değişimi çerçevesinde değerlendirilmiştir. Tanrı ve ahlak tasavvurunda köklü değişimlerden birincisi, İbrahimi dinler bağlamında gelişen mutlak İlah anlayışının felsefeye hâkim olmasıdır. İkincisi ise, özerk aklın Yeniçağ felsefesinde ahlak düşüncesine girmesidir.Öğe Gründe des interesses am theoretischen: Die tendenz der griechischen und Arabischen gesellschaft zur philosophie(Universitätsbibliothek Heidelberg, 2023) Duran, Muhammet Sait[Özet yok]Öğe Habermas’ın söylem etiğinde ahlak ve hukuk(İstanbul Üniversitesi, 2017) Duran, Muhammet SaitHabermas metafiziğin, tabiat ve hatta aklın ortak bir yaşam alanı oluşturmaya namzet olarak görülmediği gelenek sonrası dönemde, hakikat ve meşruiyetin tespiti için insanlığın son dayanak noktası olarak iletişimsel aklı görür. Anlaşma amacına dayalı bir iletişimde ulaşılacak bir uzlaşmada, birey-ötesi bir meşruiyetin temelini tesis etmeye çalışır. Habermas, söylem etiğinin bu temel fikrini ahlak ve hukuk alanında verimli hale getirmeye gayret eder. O, söylem etiği kuramında, tabii hukuk ve hukuki pozitivizm teorilerinden farklı olarak, ahlak ve hukuku birbirini tamamlayıcı bir ilişki içerisinde yeniden yapılandırmaya çalışmıştır.Öğe Kant’ın ödev ahlakı üzerine(Erciyes Üniversitesi, 2017) Duran, Muhammet SaitKant, ahlakı hissi saiklerden ve sonuçlarından bağımsız olarak değerlendirerek, salt rasyonel bir etik geliştirmeye çalışmıştır. Kendinden önceki, mutluluğu ve amaçsallığı ahlakın merkezine yerleştiren anlayışı eleştirir ve bunun yerine ödev kavramını yerleştirir. Kant, ahlak anlayışına paralel olarak aklın özerkliğine isnat ettiği özgün bir özgürlük anlayışı geliştirmiştir. Özgürlük kavramı, onun teorik ve pratik felsefesinin kesişme noktasını teşkil eder. Onun, aklın özerkliğine dayandırdığı özgürlük anlayışını, istisnasız bir nedensellik örgüsüne sahip determinist tabiat anlayışıyla telif çabası felsefesinin en girift sorunlarından birini oluşturur. Teorik felsefesinde özgürlüğün imkânını göstermeye çalışırken, pratik felsefesinde ahlakiliğin gerçekliğini, aklın tek olgusu olarak nitelendirdiği ahlak yasasının bilincine dayandırır. Kant?ın düşüncesinde özgürlük ve ahlakilik birbirinden ayrılamaz kavramları oluşturur ve iradi özgürlük, saf aklın ahlak yasasının emrine uymasından ibarettir. Ahlakiliğin gerçekleşmesi için sadece salt akıl kaynak olması gerektiğini savunur. Ona göre bu ancak ahlaki eylemin, bütün hissi ve amaçsal etkenlerden arındırılarak, onu sadece ahlak yasasına olan saygıdan doğan ödev bilinciyle yerine getirilmesi suretiyle gerçekleştirilebilir. Kant, mutlak emir ile ahlaki yargıyı, eylemlerin temelinde yatan rasyonel ilkelerin evrenselleştirilebilirliği kıstasına bağlamıştır. O, tecrübeden tecrit edilmiş aklı, ahlaki otorite olarak temellendirmiş ve böylece ahlaki rölativizmi aşmaya ve evrensel bir ahlak kurmaya çalışmıştır. Fakat Kant?ın ahlak felsefesindeki salt rasyonellik hedefi, bir taraftan içerikten yoksun bir formalizmi; diğer taraftan da kuralcı katı bir norm anlayışını doğurmuştur.Öğe Zur theorie einer teleologischen methode in der islamischen normenlehre : Aš-Š??ib?s (gest. 790/1388) konzept der absichten der scharia (maq??id aš-šar??a)(EB-Verlag, 2015) Duran, Muhammet SaitGlaube und Praxis stehen im Islam in einem sehr engen Verhltnis. Die auf die Praxis bezogenen normativen Forderungen der Scharia spielten fr das islamische Religionsverstndnis von Anfang an eine zentrale Rolle. Im 9. Jahrhundert entstand aus den religionsrechtlichen Anwendungszusammenhngen eine Methodologie der islamischen Normenlehre (uul al-fiqh). In der Reifphase dieser Denktradition hat sich die Idee der Absichten der Scharia (maqaid a-aria) als wichtiger Bestandteil der normativen Theorie etabliert. Sie verbindet die Normen der Scharia mit dem Ntzlichkeitsprinzip und setzt die Absichten der Scharia mit dem diesseitigen und jenseitigen Wohl der Menschen gleich. Die Bewahrung der fnf lebensnotwendigen Dinge (Religion, Leben, Vernunft, Nachkommenschaft, Vermgen) wird als die fundamentale praktische Funktion der Normen aufgefasst. Im Zentrum der vorliegenden Untersuchung steht das Konzept des Gelehrten a-aibi (gest. 790/1388), das einen Meilenstein fr die Systematisierung der Absichten der Scharia darstellt. Innerhalb des deontologisch geprgten Normensystems des Islams werden die Bedingungen der Mglichkeit einer teleologischen Betrachtung auf methodologischer und ethischer Ebene untersucht. Das Verhltnis von Moral und Recht wird dabei als eine der zentralen Fragen behandelt.