Avrupa insan hakları mahkemesi yargılamasında dostane çözüm ve tek taraflı deklarasyon usulü: Adalet verimlilik çatışması
Citation
Yılmaz Eren, E. (2024). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargılamasında Dostane Çözüm ve Tek Taraflı Deklarasyon Usulü: Adalet Verimlilik Çatışması. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 28(4), 453-496.Abstract
The European Court of Human Rights strives to address human rights issues raised by
applicants within a reasonable time, despite its limited human resources. To alleviate
the workload, procedures such as the friendly settlement procedure and unilateral
declarations are introduced. These methods aim to resolve disputes especially in
repetitive cases through agreements supervised by the Court. However, starting
from 2019, the offering of friendly settlements has become a general rule for all
applications. It is posited that this measure will expedite the trial proceedings and
bolster the efficacy of the Court. Nevertheless, the application of this procedure to all
cases may engender rights infringements for applicants. Moreover, in cases involving
grave human rights violations, this procedural approach could potentially undermine
both the mandate and standing of the Court alongside the rights of the victim. This
article examines the friendly settlement and unilateral declaration mechanisms within
the framework of judicial system reforms. By analyzing the the merits and drawbacks of
each remedy, it addresses the potential risks of establishing a uniform application that
functions almost as an expedited procedure for all applications before the Court. It is
emphasized that in human rights adjudications, the legitimacy of reconciliation must
be carefully assessed, and supervisory authority should be vested in the Committee
of Ministers. A judicious equilibrium between augmenting the Court’s efficiency and
upholding justice must be meticulously deliberated upon. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvuru sahipleri tarafından gündeme getirilen
insan hakları sorunlarını sınırlı insan kaynağı ile makul sürede çözmeye çalışmaktadır.
İş yükünü azaltmak amacıyla dostane çözüm ve tek taraflı deklarasyon gibi usuller
yargılamanın parçası haline getirilmiştir. Böylece özellikle yerleşik içtihadın
bulunduğu mükerrer davalarda tarafların Mahkeme gözetiminde anlaşması ile
uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır. Öte yandan Mahkeme 2019
yılından itibaren bütün başvurular bakımından dostane çözüm teklifinde bulunmayı
ana kural haline getirmiştir. Bu uygulamanın yargılama sürecinin hızlanmasına
ve Mahkemenin etkinliğinin arttırılmasına katkıda bulunacağı ifade edilmektedir.
Ancak usulün otomatik olarak tüm davalar bakımından uygulanması başvurucular
bakımından hak kaybına yol açabilecek ve madde 2 ve 3 gibi ciddi insan hakları
ihlalleri bakımından bu usul, mağdur yanında Mahkeme’nin misyon ve itibarına da
zarar verebilecektir. Bu makalede, AİHM’in iş yüküne çare olarak geliştirilen dostane
çözüm ve tek taraflı deklarasyon usulleri, yargılama sistemi reformları ışığında ele alınmaktadır. Her bir çözüm yolunun olumlu ve olumsuz yönleri incelenerek, mahkeme
önündeki bütün başvurular bakımından adeta hızlandırılmış usul şeklinde yeknesak
bir uygulama oluşturulmasının AİHM yargılama sistemi bakımından sakıncalarına
değinilmektedir. İnsan hakları yargılamasında uzlaşmanın hangi hallerde meşru
sayılabileceği değerlendirilerek özellikle tek taraflı deklarasyon usulünde mağdurların
rızası hilafına başvurunun sonlandırılması karşısında bu usulün madde 2 ve 3 ihlali
gibi ciddi nitelikteki insan hakları ihlalleri bakımından daha titizlikle uygulanması
ve Bakanlar Kurulu’na da denetim yetkisi tanınması gerektiği ifade edilmektedir.
Başvuruların hızlıca çözüme kavuşturularak Mahkemenin verimliliğinin arttırılması
ile insan hakları ihlallerinin tespiti ve mağdurun tatmini suretiyle adaletin sağlanması
arasındaki denge doğru belirlenmelidir.