Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Syrische geflu?chtete kinder in der tu?rkei und in Deutschland. nicht-regierungs-organisationen, die im bereich bildung ta?tig sind(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Bahar, Irmak Alkan; Struck, ErnstBu c?alıs?mada Tu?rkiye ve Almanya'da yas?ayan Suriyeli mu?lteci c?ocukların eg?itimi alanında c?alıs?malar du?zenleyen Sivil Toplum Kurulus?ları c?alıs?anlarının, subjektif yaklas?ımları incelenmis?tir. Bu inceleme ic?in nitel aras?tırma yo?ntemlerinden yararlanılmıs? ve yarı yapılandırılmıs? mu?lakatlar yu?ru?tu?lmu?s?tu?r. Mu?lakat sonuc?ları ise kategori olus?turma yo?ntemi ile gruplandırılıp, sonuc?lar yorumlanmıs?tır. Aras?tırmanın odak noktasını, Sivil Toplum Kurulus?u c?alıs?anlarının algıları ile eg?itim ile ilgili konularda olası go?ru?s? farklılıkları ve ortak noktalarının Almanya ve Tu?rkiye, iki farklı u?lke, bazında incelenmesi olus?turmaktadır. C?alıs?mada daha o?nce, eg?itim, Sivil Toplum Kurulus?ları, mu?lteci c?ocuklar u?zerine yapılmıs? c?alıs?malar ve buna ek olarak, yasalar gibi iki u?lkede farklılık go?steren ve sonuc?ları etkileyebilecek fakto?rler ortaya konulmus? ve akabinde nitel aras?tırma gerc?ekles?tirilmis?tir. Bu c?alıs?malar sonucunda ortaya konulan sonuc?lara go?re; eg?itim konusunda genel algıların her iki u?lkede ve c?alıs?anların kendi ic?lerinde parallellik go?sterdig?i go?ru?lmu?s?tu?r. Paralellik olmakla beraber iki u?lkede fokus olunan konularda farklılıklar oldug?u go?ze c?arpmıs?tır. Bu farklılıklar ile beraber iki u?lkede c?alıs?anların algılarında da farklılıklar oldug?u go?zlemlenmis? olup, aynı u?lkede c?alıs?malar yu?ru?ten c?alıs?anların go?ru?s?lerinde konular farklılas?sa da daha c?ok ortak nokta ve paralellik tespit edilmis?tir. Tezin sonuc? kısmında, toplanmıs? ve analiz edilmis? veriler ıs?ıg?ında hipotezler ortaya konulmus?tur.Öğe Die rolle der Türkei als gas-drehscheibe für die energiesicherheitder EU – unter dem einfluss des krieges in der Ukraine(Türk-Alman Üniversitesi, 2024) Özyal, Can; Struck, ErnstTürkiye, özellikle son yillarda, doğal gaz alıcı ve satıcılarının etkileşim içinde olduğu uluslararası bir doğal gaz merkezi olmak için çabalamıştır ve yıllardır bu yönde adımlar atmıştır. Rusya ve Ukrayna arasında patlak veren savaşın ardından AB, doğal gaz sektöründeki mevcut ortaklıklarını güçlendirmek ya da yeni ortaklıklar kurmak için adımlar atmaya başlamıştır. Bu Türkiye'nin söz konusu uzun vadeli hedefini gerçekleştirmesine yardımcı olabilecek bir gelişmedir. Bu tez, Türkiye'nin belirtilen konjonktürdeki mevcut konumunu incelemekte, ülkenin bir ticaret merkezi için uygunluğunu değerlendirmekte ve bu merkez için gerekli koşulları sağlayacak önlemleri tespit etmektedir. Bunları somut olarak tespit edebilmek için, AB ve Türkiye'nin doğal gaz profilleri ve istekleri bir literatür taramasıyla analiz edilmiş, ayrıca potansiyel ortak ülkelerdeki durum açıklanmıştır. Bu temel üzerinde, doğal gaz sektöründeki çeşitli alanlarda çalışan sekiz uzmanla röportaj gerçekleştirilmiştir. Kendileri hem araştırmalarıyla hem de sektörün içinden edindikleri bilgileri aktarmıştır. Ortaya çıkan sonuçlardan biri, Türk devletinin özel sektöre tüm doğal gaz altyapısına ve tüm pazara erişim izni vermesi gerektiği olmuştur. Bu şekilde özel şirketler piyasaya giderek daha fazla entegre olabilecektir ve ticaret merkezine doğru adımlar atılabilecektir. Ancak bu merkez devlet tarafından değil, özel sektör tarafından kurulmalıdır. Bu bağlamda özel sektör ile devlet arasında bir diyalog kurulması elzemdir. Türkiye'nin dış politikası açısından, AB'yi bir ticaret ortağı olarak entegre etmek için gazın menşeinin belgelendirilmesi çok önemlidir. Ayrıca ülke, doğal gaz stratejisini bir ticaret merkezi olmaktan çok daha geniş bir perspektifte de şekillendirebilir.Öğe Die auswirkungen des schwankenden Türkische lira-Euro kurses und der Deutsch-Türkischen wirtschaftsbeziehungen zwischen den jahren 2013-2017 auf zwei Deutsche unternehmen in der automobilbranche mit tätigkeit in der Türkei(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Arslan, Celal; Struck, Ernst2013-2017 yılları arasında Türkiye'de döviz kurlarının dalgalanmasına ve genel olarak Türk Lirası'nın değer kaybetmesine etki eden politik olaylar meydana gelmiştir. Aynı dönem içerisinde, özellikle 2016 ve 2017 yıllarında, Türk-Alman ilişkileri gerilmiş ve bu gerilmenin 2017 yılında iki ülke arasındaki ticari ilişkilere yansıması gözlemlenmiştir. Bu tez, 2013-2017 yılları arasındaki dalgalı döviz kurlarının ve bozulan Türk-Alman ilişkilerinden etkilenen ticari ilişkilerin Türkiye'de otomotiv sektöründe faaliyet gösteren iki Alman şirketinin faaliyetlerine olan etkisini araştırmaktadır. Seçilen şirketler Türkiye'de faaliyet gösteren Daimler AG ve Türkiye'de Doğuş Otomotiv tarafından temsil edilen Volkswagen AG'dir. İlgili faktörlerin etkilerini açığa çıkarabilmek amacıyla Türkiye'de meydana gelen politik olaylar ve döviz kurlarına olan etkileri saptanmış ve bu dönem içerisinde bozulan Türk-Alman ilişkilerinin iki ülke arasındaki ticari ilişkilere yansıması ele alınmıştır. Sonrasında bu yıllar arasında otomotiv sektöründeki genel gelişmeler ve eğilimler ilgili şirketleri sektör içerinde konumlandırmak amacıyla açıklanmıştır. Şirketlerin faaliyetlerinin analiz edilmesi için Daimler AG'nin Türkiye'deki yatırımları, satış, üretim ve ihracat rakamları ele alınmış, Doğuş Otomotiv için konsolide finansal raporlar üzerinden rasyolar aracılığıyla bilanço analizi yapılmıştır. Diğer faktörlerin ayırt edilebilmesi için uzmanlarla edinilen bulgular üzerinden röportajlar gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda dalgalı döviz kurlarının Daimler AG'nin satışlarını olumsuz etkilediği, fakat bu kurların şirketin yatırım kararlarını etkilemediği ortaya konulmuştur. Dalgalı döviz kurlarının Doğuş Otomotiv'in şirket faaliyetlerine olumsuz etki ettiği, fakat şirketin risk yönetimiyle bu olumsuz etkileri kontrol altında tuttuğu saptanmıştır. Bozulan Türk-Alman ilişkilerinin her iki şirketin Türkiye'deki faaliyetlerine olumsuz etkisi ise saptanmamıştır.Öğe Interkulturelle führung im Türkisch-Deutschen kontext(Türk-Alman Üniversitesi, 2017) Johannsen, Julia Sarah; Barmeyer, ChristophBu çalışmada; ''Kültürlerarası Liderlik'' Alman ve Türk bağlamında incelenmiştir. Kültürlerarası liderlikte hangi ilke ve değerlerin etkili olduğunu ve Türk-Alman işbirliğinde bu değerlerin rolünü bulmak hedeflenmiştir. Araştırma sorusuna cevap bulabilmek için nitel yöntemler kullanılmıştır. Veriler, ''Yarı-Strüktürel Görüşme'' methodu ile toplanmıştır. Mart 2016-Nisan 2016 tarihleri arasında, çok kültürlü Alman şirketlerinin alt şirketleri olan 4 şirketten 6 grupla 36 görüşme gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerden, seçmeli olarak transkriptler hazırlanmıştır ve MaxQDA yazılımının yardımıyla nitel olarak değerlendirilmiştir. Endüktif yaklaşımla değerlendirme sonucunda kategoriler, üç ana başlıkta toplanmıştır. Bu çalışmanın yan sonucu olan örtük liderlik teorileri; ''karşılıklılık'', ''Çay molasında iletişim'' ve ''Geribildirim ve Eleştiri'' olmak üzere üç ana başlıkta açıklanmıştır. Açıklamalar sonrasında, ana başlıklar kültürel geçmiş ve liderlik durumu üzerindeki etkiler düşünülerek analiz edilmiştir. Türk çalışanlarının örtük liderlik teorilerinin çalışılması sonucunda, pek çok çalışan için iyi bir lideri tanımlamada, ''iyi ilişkilerin'' ve ''sosyal iletişimin'' önemli olduğu anlaşılmıştır. Çalışanlar tarafından iyi bir lider tanımı, ''güven'' ve ''dürüstlük'' terimleriyle belirtilmiştir. Çalışmanın bu bölümünde elde edilen ikinci bir sonuç da, çalışanların liderden destek, açık iletişim ve geribildirim bekledikleridir. Bu bağlamda bu tezde incelenen kültürlerarası alışveriş ve müzakereden kaynaklanan açık iletişim ve geribildirim süreçleri üçüncü mekanda kültürlerarası işgücü ortamında geliştirilmiştir. Türk kültürünün önemli değerlerinden ''karşılıklılık'' temel kavramları bir sonraki alt bölümde sunulmuştur. Türkiye'de saygınlık kavramının anlamı hiyerarşi ve kolektivizm ile bağlantılıdır ve bu nedenle Almanya'daki anlamından farklılık taşımaktadır. Karşılıklılığın, lider ve çalışanlar da dahil olmak üzere iletişim kalitesini belirleyen temel ilke olduğu anlaşılmıştır. Türk çalışanların, bu temel ilke ile günlük yaşamda nasıl bir ilişki içinde oldukları değerlendirildikten sonra, saygınlık, aile değerleri ve itibarın bu temel ilke üstündeki yansımaları incelenmiştir. Endüktif değerlendirme methodu sayesinde ''Çay molasında iletişim'' bir başka odak noktası olarak tanımlanmıştır. Nitel değerlendirme, iki şirketin çalışan ve liderlerinin ''çay molasını'' farklı tanımladıklarını açıkça göstermiştir. Çay molası odası, şirketin birinde çalışan ve lider arasındaki özel konuşmaların yapıldığı bir iletişim odası ve gayriresmi bilgi aktarımı mekanı iken diğer şirkette rekreasyon ve serbest zaman değerlendirme alanıdır. Sonuçların analizi, Alman ana şirketlerden alınan çay molası kültürünün Türkiyede işlev değiştirdiğini göstermektedir. ''Geribildirim ve Kritik'' konuları, ana bölümün sonunda analiz edilmiştir. Pek çok çalışan ve lider, geri bildirim ve kritik konularıyla yüzleşmenin zor olduğunu vi belirtmişlerdir. Sonucun değerlendirilmesi, batıya ait metodların doğrudan alınmasının kültürlerarası bir çatışmaya yol açabileceğini göstermiştir. Bu methodları doğrudan kullanmanın, bazı önemli Türk kültürel değerlerini incitebileceği anlaşılmıştır. Bu görüşmeler sırasında, ''Geribildirim'' gibi insan kaynaklarının uygulamalarının yeniden durum değerlendirmesi yapması gerekliliği de dile getirilmiştir. Sonuçlar, özellikle iki kültürlü çalışanların bu konularda arabuluculuk rolü oynadığını göstermiştir. Tezin sonuç bölümünde, çıkarılan temel sonuçlar özetlenmiştir. Kültürlerarası yönetim araştırmaları ve Türk-Alman işbirliklerinin geliştirilmesi için gereklilikler, temel sonuçlar bağlamında tartışılmıştır.Öğe Die Bedeutung der "Belt and Road Initiative" Chinas für Europa(Türk-Alman Üniversitesi, 2024) Özduran, Büşra; Struck, ErnstÇin hükûmeti tarafından 2013 yılında başlatılan Kuşak ve Yol Girişimi (KYG), altyapı projelerine kapsamlı yatırımlar aracılığıyla kıtalar arası bağlanırlığı teşvik etme ve katılımcı ülkelere ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda iş birliği fırsatları yaratma amacını gütmektedir. Kuruluşundan bu yana, Çin'in Avrupa'ya yaptığı yatırımlar, tamamen reddedilmekten KYG'ye aktif katılıma kadar çeşitli tepkilere yol açmıştır. Ancak son dönemde yaşanan uluslararası gelişmeler, Avrupa'nın Çin'e yönelik stratejisinin yeniden belirlenmesine ilişkin ortak çağrıyı güçlendirmiş ve Çin ile olası bir "decoupling" ve "de-risking" tartışmasını gündeme getirmiştir. Çin'in KYG ile birlikte artan etkisine karşılık olarak Avrupa Birliği tarafından alınan tedbirler kapsamında "Küresel Geçit Girişimi" kurulmuş ve "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru"nun (IMEC) oluşumuna katkı sağlanmıştır. Bu çalışma, mevcut uluslararası gelişmeler ve sorunlar ışığında KYG'nin, AB'nin Çin ile olan dış ticareti açısından önemini belirlemeyi ve bunun "Küresel Geçit" ve "IMEC" girişimleri tarafından ne ölçüde etkilenebileceğini ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu amaçla, veri toplama sürecinde uzmanlar ile görüşmeler, bir diğer ifadeyle mülakatlar, gerçekleştirilmiş ve elde edilen veriler içerik analizi tekniği kullanılarak sistematik bir şekilde çözümlenmiştir. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlar, KYG'nin altyapı bağlantılarının gelişmesine ve Avrupa-Çin ticari ilişkilerinin artmasına neden olduğunu göstermiştir. AB, artan taşımacılık performansına bağlı olarak üçüncü ülkelerle olan dış ticaretini artırabilmiştir. Öte yandan, ticaret ortaklarının çeşitlendirilmesinde KYG'nin bir etkisi olmamıştır. KYG'nin bir sonucu olarak Avrupa'nın Çin'e giderek daha bağımlı hale geldiği ve bu girişimin AB-Çin ticari ve ekonomik ilişkilerinde artan bir dengesizliğe yol açtığı tespit edilmiştir. Çinli şirketler KYG aracılığıyla Avrupa pazarına daha rahat erişim sağlarken, Avrupalı şirketlerin Çin pazarına erişiminde kısıtlamaların sürdürüldüğü görülmüştür. Pazara erişimdeki bu eşitsizlikler, AB'nin Çin ile olan ticaret açığını derinleştirmiştir. Ancak Avrupa ve Çin tarafında gözlemlenen eğilimler doğrultusunda ticaret dengesinin zaman içerisinde daha dengeli bir hale geleceği öngörülmüştür. Çalışma aynı zamanda Avrupa içinde ve dışında faaliyet gösteren Avrupalı şirketlerin, KYG'nin bir sonucu olarak rekabet avantajlarını ve pazar paylarını Çin'in devlet destekli şirketlerine karşı kaybettiklerini ortaya koymuştur. Bunların yanı sıra AB'nin Çin ile en temel sorununun, teknolojik liderlik konusunda Çin ile rekabete girmiş olması olduğu belirlenmiştir. Bu bağlamda Çin'in "Dijital İpek Yolu"nun, artan güvenlik endişeleri nedeniyle çoğu Avrupa ülkesi için bir seçenek oluşturmadığı gözlemlenmiştir. Çalışmada, Avrupa ülkelerinin KYG'ye ilişkin beklentilerinin ekonomik ve siyasi açıdan yeterli düzeyde karşılanamadığı sonucuna varılmıştır. KYG'nin Avrupa için ne bir kazan-kazan durumu sağladığı ne de bir oyun değiştirici olarak görülebileceği değerlendirilmiştir. AB'nin "de-risking" önlemleri sonuç verebilecek olsa da Avrupa'nın Çin'den tamamen ayrışması mümkün görülmemiştir. Bunun nedeni Çin ile olan karşılıklı bağımlılıkların ve Çin'in uluslararası alandaki etkisinin fazlasıyla artmış olmasıdır. Öte yandan, "Küresel Geçit" ve "IMEC" girişimlerinin KYG'ye bir alternatif oluşturmadığı tespit edilmiştir. Ancak Avrupa Birliği'nin tespit edilen sorunların üstesinden gelmesi halinde, KYG'nin Avrupa'nın Çin ile olan dış ticareti açısından değer kaybına uğrayabileceği öngörülmüştür. Avrupalı şirketlerin henüz tamamıyla AB destekli ticaret yollarına ve altyapı projelerine erişim sağlayamadıkları için, KYG'nin altyapı ağını kullanmaya devam edecekleri anlaşılmıştır.Öğe Oswald Spengler: Batının çöküşübatı hala çöküyor mu(Türk-Alman Üniversitesi, 2021) Ödemiş, Aylin; Fuhrmann, MalteBu yu?ksek lisans tezinin amacı, Oswald Spengler'in "Batının Çöku?şu?" adlı çalışmasını analiz etmek ve olası bir ku?ltu?r transferini araştırmaktır. 20. yu?zyılın en önemli tarihçilerinden,du?şu?nu?rlerinden ve filozoflarından biri olan Spengler, fikir ve eserleri ile dikkatleri her daim u?zerine çekmiştir. "Batının Çöku?şu?" adlı eserinde insanlık tarihini, farklı zamanlarda hatta bazen eş zamanlı hu?ku?m su?ren bireysel ve yu?ksek ku?ltu?rler olarak özetlemektedir. Bu yu?ksek ku?ltu?rler nedensel ve organik tanımlara dayanmaktadır. Yu?ksek ku?ltu?rler birbirini etkilemeden, tarihsel ve ku?ltu?rel gerçeklerin periyodik tekrarları ile döngu?sel bir tarih yazımını tanımlamaktadır. Ku?ltu?rler, uygarlık evrelerine ulaştığında çu?ru?mekte ve yok olmaktadırlar. Bu teoriye göre Batı bir çöku?ş ile karşı karşıyadır. Mevcut tez çalışması, Spengler'in temel teorilerini özetlemekte ve tu?m ku?ltu?rlerin nasıl inşa edildiğine, geliştiğine, uygarlıklara dönu?ştu?ğu?ne ve tabi olarak gördu?ğu? kaçınılmaz sonlarının ölu?mle sonuçlandığına dair modelleri ve teorileri açıklamaya çalışmaktadır. Böylece Spengler'in terimleri tanımlanmıştır. 20. yu?zyılın son evrensel tarihçisi olarak kabul edilen Arnold J. Toynbee gibi du?şu?nu?rlere de yer verilmektedir. Toynbee de döngu?sel bir ku?ltu?r ve tarih felsefesini savunmaktadır ve "A Study of History" adlı kitapları ile Spengler'in çalışmalarını genişletmektedir. Her iki eser de ku?ltu?rlerin gelişimine ve etkisine döngu?sel yaklaşım ve uygarlığın ilerlemesinden kaynaklanan ku?ltu?rel çöku?ş hakkında iki bakış açısı sunmaktadır. Bu nedenle iki eser karşılaştırılarak irdelenmiştir. Araştırma sorusu özellikle "ku?ltu?r transferi" açısından analiz edilmiştir. Spengler'in teorilerinin heterojen ku?ltu?rler arasındaki ku?ltu?rel özellikleri benimseme su?recinin var olup olmadığı u?zerinde çalışılmıştır.Öğe Der aufbau des interkulturellen dialogs in Antakya und die kulturelle struktur nach dem erdbeben(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Deniz, Muhammed AliIn the era of globalization, urban centers—whether they are still developing or already developed —face the fundamental challenge of multiculturalism. This phenomenon, while also being enriching, also harbors the potential for significant social and cultural conflicts. Antakya (Antioch), with its rich history dating back approximately 2500 years, exemplifies a living mosaic of coexisting cultures. This thesis critically examines how Antakya has not only preserved but also leveraged its multicultural heritage to address contemporary challenges and foster societal growth.The study traces the historical pathways through which various cultural groups in Antakya have interacted, highlighting the strategies that have facilitated peaceful cohabitation and collaboration over centuries. Special attention is given to the recent earthquake on February 6, 2023, which has been marked as one of the most devastating episodes in Antakya's history. This catastrophe has reshaped the cultural landscape significantly, urging an inclusion of disaster response and recovery in the context of cultural preservation and adaptation.Empirically, this research incorporates qualitative methods, including in-depth interviews with community leaders across different cultural groups in Antakya. These narratives are complemented by a comprehensive analysis of media reports and existing interviews, collected especially in areas where direct data collection became untenable post-earthquake. The findings aim to illuminate the ways in which Antakya's community has mobilized its inherent multicultural heritage to rebuild and rejuvenate its social fabric in the aftermath of the disaster.The insights derived from this study underscore the potential benefits of multiculturalism, such as enhanced social resilience, cultural enrichment, and economic revitalization, which can serve as a model for other multicultural urban settings facing similar challenges.Öğe Sprachbarrieren und interkulturelles management - der einfluss von sprache auf kultur in multinationalen unternehmen(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Yıldırım, Emine; Arıkan, Burhanettin AykutBu yüksek lisans tezi, çok uluslu şirketlerde dilsel ve kültürel farklılıklardan kaynaklanan zorlukları ve çözümleri ele almaktadır. Bu çalışmanın amacı, dil ve kültür arasındaki etkileşimleri analiz etmek ve anlamaktır. Ayrıca bu iki faktörün kültürlerarası yönetimi nasıl etkilediğini göstermeyi amaçlamaktadır. Çalışma, çok kültürlü bir ortamda ortaya çıkan iletişim sorunları ve zorluklarının yanı sıra dil engellerini aşma stratejilerini analiz etmekte ve tartışmaktadır. Bu tezin metodolojisi, çok uluslu şirketlerin çalışanları ve yöneticileri ile yapılan nitel görüşmeler şeklinde ampirik bir araştırmaya dayanmaktadır. Görüşmeler, iletişimin gündelik zorlukları ve kullanılan çözüm stratejileri hakkında pratik bilgiler edinmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin detaylı analizinin ardından, iki genel boyut tanımlanabilir: (i) iletişim sorunları ve zorlukları ve (ii) dil bariyerlerinin aşılması. Sonuçlar, çok uluslu şirketlerin dil engellerinin üstesinden gelmek ve kültürlerarası iş birliğini optimize etmek için çeşitli stratejileri göz önünde bulundurmaları gerektiğini göstermektedir. Bu önlemlerin uygulanması, olası yanlış anlamaları en aza indirmek ve böylece verimliliği ve üretkenliği artırmak için çok önemlidir. Çalışmanın devamında, çok uluslu şirketler için kültürlerarası iletişimi optimize etmeyi ve potansiyel dil engellerinin üstesinden gelmeyi amaçlayan öneriler sunulmaktadır. Elde edilen bulgular, küresel iş dünyasındaki zorlukların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmakta ve kültürlerarası iletişimi iyileştirmek için etkili önlemler geliştirmeye hizmet etmektedir.Öğe Kulturelle unterschiede im stakeholdermanagament: eine analyse der nachhaltigkeit in deutschen und türkischen unternehmen(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Acar, Mathias; Arıkan, Burhanettin AykutIn dieser Masterarbeit wurde untersucht, wie die Auswirkungen kultureller Unterschiede auf die Wahrnehmung und Erwartungen von Stakeholdern bezüglich der Nachhaltigkeitspraktiken in multinationalen Unternehmen beeinflussen. Im Fokus stand dabei der soziale Bereich der SDGs der die Vielfalt, Chancengleichheit und Inklusion einschließt. Durch eine vergleichende Fallstudie wurden die Nachhaltigkeitsberichte (2022) von sechs Automobilunternehmen, jeweils drei aus Deutschland und drei aus der Türkei, untersucht. Dabei kam ein Methodenmix aus qualitativen und quantitativen Ansätzen zum Einsatz, der durch Experteninterviews ergänzt wurde. Die Theoretischen Grundlagen wie die kulturellen Dimensionen nach Hofstede dienten als Basis für diese Analyse. Die Arbeit gliederte sich in mehrere Abschnitte: Nach einer Einführung und einem theoretischen Überblick folgte eine detaillierte Beschreibung der Methodik. Anschließend wurden die Nachhaltigkeitsberichte und die Ergebnisse der Experteninterviews ausgewertet. Abschließend wurden die zentralen Erkenntnisse zusammengefasst und ein Ausblick auf künftige Forschungsperspektiven gegeben. Die Arbeit identifizierte mehrere Forschungslücken, insbesondere in der Untersuchung kultureller Einflüsse auf die Gestaltung und Implementierung von Nachhaltigkeitsstrategien. Diese Lücken bieten Potenzial für zukünftige Studien, um ein tieferes Verständnis für die Rolle kultureller Unterschiede in der Kommunikation und Umsetzung von Nachhaltigkeitspraktiken in multinationalen Unternehmen zu entwickeln.Öğe Transnationale organisationen als brückenbauer(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Krohm, Lynn Kristin; Garcia, Martina Maletzky deBu yüksek lisans tezi, Almanya'nın en önde gelen aracı kuruluşu olan Goethe-Institut'un kültürel çalışmalarının yönelimini incelemektedir. Türkiye'deki enstitülerin karşılıklı kültürel alışverişi ne ölçüde kolaylaştırdığını ve böylece Almanya ile Türkiye arasında köprü kurucu olarak hareket ettiğini incelemektedir. Niteliksel doküman analizi, bir uzman görüşmesinin veri analizi ve sunulan programların niceliksel analizinin bir kombinasyonu yoluyla, Alman hükümetinin Türkiye'deki kültürel çalışmaları ne ölçüde etkilediği ve enstitü faaliyetlerinin kendini ifade etme ile karşılıklı değişim arasındaki bir sürekliliğe nasıl yerleştirilebileceği araştırılıyor. Çalışma, Goethe Enstitüsü'nün Alman hükümetinden yasal olarak bağımsız olmasına rağmen, genellikle hafife alınan önemli bir etkiye maruz kaldığını ortaya koyuyor. Bu etki, anlaşmalar, mali destek ve düzenli değerlendirmelerle tanımlanan bir dizi siyasi koşulda kendini göstermektedir. Bunlar, Alman hükümetinin tematik öncelikleri belirlemesine ve böylece kültürel çalışmaların yönünü kendi çıkarları lehine etkilemesine olanak tanır. Bu etkiye rağmen, Türkiye'deki enstitüler programlarını bağımsız olarak tasarlama konusunda operasyonel özgürlüğe sahiptir. Bu çalışmanın sonuçları, Türkiye'deki Goethe Enstitüleri'nin kültürel çalışmalarının odağının, siyasi yönlendirmelere rağmen, karşılıklı kültürel alışveriş olduğunu ve salt kendini tanıtmaktan kaçındığını göstermektedir. Bu şekilde, Türkiye'deki enstitüler, bu uluslar arasındaki kültürel köprülerin derinleştirilmesine ve halklar arasındaki anlayışın sürdürülebilir bir şekilde teşvik edilmesine önemli bir katkıda bulunmaktadır.Öğe Cultural leadership im kontext von New Work die rolle von leadership und kultur bei der implementierung agiler arbeit und künstlicher intelligenz(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Eroğlu, Beyza Nur; Arıkan, Burhanettin AykutDie aktuelle Arbeitswelt ist von Wandel geprägt, wobei neue Arbeitsweisen wie agile Arbeit und technologische Innovationen wie künstliche Intelligenz (KI) zunehmend an Bedeutung gewinnen. Um den Anforderungen der dynamischen Arbeitswelt gerecht zu werden, die Effizienz zu steigern und wettbewerbsfähig zu bleiben, bestreben Unternehmen diese Methoden und Technologien zu implementieren. Hier setzt die vorliegende Arbeit an und untersucht, inwiefern das Konzept des Cultural Leadership zur Implementierung von New Work-Ansätzen, agiler Arbeit und KI beitragen kann. Die Beantwortung der Forschungsfrage erfolgt anhand einer empirischen Untersuchung, welche auf leitfadengestützten Interviews mit Experten eines Großunternehmens erfolgt. Die Ergebnisse legen nahe, dass Cultural Leadership eine entscheidende Rolle bei der Implementierung neuer Arbeitsweisen und Technologien spielt. Die Berücksichtigung kultureller Vielfalt sowie die Förderung kultureller Innovationen ermöglichen es Unternehmen, eine anpassungsfähige und flexible Unternehmenskultur zu entwickeln, die den Herausforderungen der modernen Arbeitswelt gewachsen ist. Des Weiteren wird durch die Schaffung einer gemeinsamen Identität nicht nur die Kollaboration gestärkt, sondern auch die Akzeptanz für neue Arbeitsweisen und Technologien erhöht. Um diese Ziele zu erreichen, ist es erforderlich, bestehende Hierarchien und Führungsrollen zu überdenken und die Unternehmenskultur stärker in den Fokus zu rücken.Öğe Kulturelle unterschiede bei der durchführung von interkulturellen trainings für auslandsaufenthalte(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Thoss, Alina Cennet; Maletzky deKüreselleşen dünyada kültürlerarası eğitimler giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yüksek lisans tezi, Alman-Türk ilişkisine odaklanarak yurtdışında kalışlar için kültürlerarası eğitimlerin gelişimini ve uygulanışını incelemektedir. Elli bilimsel makalenin sistematik analiziyle baskın araştırma paradigmaları, uygulanan yöntemler ve pratik sonuçlar tanımlanmaktadır. Araştırma soruları, yöntemsel yaklaşımların çeşitliliğini, araştırma paradigmalarının yöntem seçimine ve sonuç yorumlamasına olan etkisini ve Alman-Türk ilişkisi bağlamında kültürlerarası eğitim programlarının tasarımı için sonuçları araştırmaktadır. Sonuçlar, nitel yaklaşımlara bir öncelik gösterdiğini gösterirken, yorumlayıcı ve işlevsel yaklaşımların yöntem seçimini etkilediğini ortaya koymaktadır. Pratik sonuçlar, uygulamaya yönelik bir yaklaşımın gerekliliğini, bireysel ihtiyaçların dikkate alınması ve sürekli değerlendirmelerin yapılmasının önemini vurgular. Çalışma, araştırma boşluklarını belirler ve kültürel geçmişin ve yapay zekânın kültürlerarası eğitimlere olan etkisini vurgulayan bir bakış sunar. Sonuç olarak, çalışma, kültürlerarası eğitim programlarını optimize etmek için önemli bulgular sağlar ve bu alandaki gelecekteki araştırmalar için temel oluşturur.Öğe Interkulturelle zusammenarbeit im gesundheitswesen -herausforderungen und synergien am beispiel Türkischer ärzte im Deutschen gesundheitssystem(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Nergiz, Osman2030 yılına yönelik yapılan tahminler, sağlık personeline olan talebin önemli ölçüde artacağına ve Almanya'nın yabancı doktorlara giderek daha fazla bağımlı hale geleceğine işaret etmektedir. Bu varsayım ile birlikte, Türk doktorlar için Almanya’da çalışmanın giderek daha cazip hale geldiği görülmektedir. Bu yüksek lisans tezi çalışması, Türk doktorları ve Alman doktorları arasındaki kültürlerarası işbirliği bağlamına, bu bağlamla birlikte ortaya çıkan zorluklara ve sinerjilere dikkat çekmektedir. Ek olarak, Türk doktorları ve ilgilendikleri Almanya'da bulunan hastaların arasındaki etkileşim de ele alınmaktadır . Bahsi geçen konuların analizi için, yedi yarı yapılandırılmış uzman görüşmesi ve Mayring'e göre nitel içerik analizleri uygulanmıştır. Analiz sonuçları, sağlık sisteminde, büro personeli aracılığıyla bürokratik rahatlamanın ve Nancy Adler'e göre kültürel sinerjileri teşvik etmek için üç aşamalı bir sürecin olumlu sinerjileri temsil ettiğini göstermektedir. Örnekler arasında yeni yöntemlerin entegrasyonu ve hastalar için kültürel açıdan hassas bir ortam yaratılması yer almaktadır. Karşılaşılan zorluklar arasında bürokratik engeller, tıbbi uygulamalardaki kültürel farklılıklar, dil zorlukları, kültürel nüanslara uyum sağlama ve mesleki tanınma süreci ile ekip algılarındaki sorunlar yer almaktadır. Dil becerilerinin, kültürel hassasiyetin ve açık iletişimin önemi, Türk doktorların Alman sağlık sistemine başarılı bir şekilde entegrasyonu için kritik faktörler olarak vurgulanmaktadır. Genel olarak, bu çalışmanın sonuçları, etkili kültürlerarası işbirliği ve hasta bakımı sağlamak için dil becerileri, kültürel duyarlılık ve kurumsal adaptasyonun bütüncül bir şekilde entegre edilmesinin aciliyetini vurgulamaktadır. Söz konusu aciliyetler konusunda harekete geçilmesine yönelik öneriler, yalnızca hasta bakımının verimliliğini artırmakla kalmamalı, aynı zamanda yenilikçilik ve yaratıcılık için yeni kapılar açabilecek ortak bir kültürlerarası tıp kültürünü de teşvik etmelidir.Öğe Ansätze und potenziale des einsatzes innovativer technologien zur generierung von wettbewerbsvorteilen in der bekleidungsindustrie(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Karadağ, Bedir Ozan; Klein, MügeGiyim sektörü, sürekli değişim ve yenilik gerektiren rekabetçi bir alandır. Bu tez, rekabet avantajı sağlama ve inovasyon kapasitesini artırma amacıyla, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerde uygulanabilecek yenilikçi teknolojilerin önemini vurgulamaktadır. Literatürde, büyük şirketlerin bu tür yeniliklerden nasıl faydalandığına dair örnekler mevcuttur; ancak, küçük ve orta ölçekli işletmelerin benzer avantajlar elde etme potansiyeli konusunda bir litera tür boşluğu saptanmıştır. Bu eksikliği gidermek amacıyla bu tez, giyim sektöründe faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli şirketlerin rekabet üstünlüğü sağlamak için yenilikçi teknolojileri ne derecede ve nasıl kullanabileceklerini detaylı bir şekilde inceler. Araştırma, Mayring'in nitel içerik analizi yöntemi ile yapılan uzman görüşmelerine dayanarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen bulgular, sektördeki şirketlerin yenilikçi teknolojilerin potansiyelini tanıdığını, an cak bu yeniliklerin genellikle sınırlı durumlarda kullanıldığını göstermektedir. Yenilikçi teknoloji ve süreçleri benimseme arzusu, dinamik giyim endüstrisinde faaliyet gösteren şir ketler için rekabet gücü ve başarısının kritik bir bileşeni olduğundan, şirketlerin yapılarını bu yönde geliştirmeleri ve teşvik etmeleri gerekmektedir. Bu çalışma, küçük ve orta ölçekli işlet melerin inovasyon yeteneklerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda kapsamlı bir bakış açısı sunmakta ve rekabet avantajı elde etmelerine yönelik stratejiler önermektedir.Öğe Hinter den kulissen von aus der Türkei nach Deutschland eingewanderten akademikern im kontext der kapitaltheorie bourdieus: Eine qualitative studie(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Koyuncu, EsengülIn dieser Masterarbeit wurde eine Untersuchung über Akademiker durchgeführt, die in der Türkei geboren und aufgewachsen sind und sich während ihrer Tätigkeit als Mitarbeiter einer Universität in der Türkei für eine Migration nach Deutschland entschieden haben. Unter Verwendung des konzeptionellen Rahmens von Pierre Bourdieu zielt die Studie darauf ab, den ökonomischen, kulturellen, sozialen und symbolischen Kapitalstatus von Akademikern in der Türkei und in Deutschland aufzuzeigen. Der Fokus der Studie liegt auf der Art und Weise, wie die Stichprobe ihr kulturelles Kapital vor und nach der Migration nutzen kann, sowie auf den Funktionen ihres sozialen Kapitals. Die Studie ist das Ergebnis einer qualitativen Forschung mit der Technik des Tiefeninterviews. Im Rahmen der Studie wurden 7 Akademiker befragt, die nach 2015 aus der Türkei nach Deutschland migriert sind. Der Grund für die Beschränkung auf das Jahr 2015 ist die zunehmende Tendenz der Migration zwischen der Türkei und Deutschland im Jahr 2015. Den Forschungsergebnissen zufolge wanderten einige der Befragten aus, um ihren Lebensstandard zu verbessern, während andere aufgrund von politischem Druck auswanderten. Es wurde festgestellt, dass die Befragten, die alle über ein hohes kulturelles Kapital verfügten, der Meinung waren, dass ein gewisses Maß an sozialem Kapital erforderlich sei, um in der Türkei in Positionen arbeiten zu können, die ihrem kulturellen Kapital entsprechen. Andererseits wurde beobachtet, dass sie in Deutschland, obwohl sie noch nicht so viel soziales Kapital wie in der Türkei aufgebaut hatten, nur mit ihrem kulturellen Kapital einen Arbeitsplatz finden konnten. Es zeigte sich, dass die Befragten, die ihr soziales Kapital in der Türkei auf kumulative Weise und von Menschen, die ihnen ähnlich waren, aufgebaut hatten, aufgrund von sprachlichen und kulturellen Unterschieden die größten Schwierigkeiten hatten, soziale Netzwerke in Deutschland aufzubauen. Es wurde festgestellt, dass keiner der Befragten, die angaben, dass die unzureichende Anerkennung ihres in der Türkei erworbenen Kapitals eine Rolle bei ihrer Entscheidung zur Migration spielte, erwägt, zurückzukehren.Öğe Who is a terrorist – a study of how the European Union determines terrorists and terrorist groups(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Özgenç, Merveİnternetin erişim gücü, sınırların ortadan kalkması, uçakların dünyada her yere ulaşım sağlayabilmesi, ticaretin her yere mümkün olması gibi gelişmeler ile birlikte dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen terör eylemi diğer ülkeleri de etkilemektedir. Terör örgütleri ise mevcut sistemi bozarak daha çok dikkat çekmeyi hedefler. Böylece savundukları her ne ise tüm dünyada duyulabilecektir. Fakat birçok masum insanın ölümüne sebep olurlar çünkü kullanılan metodlar kanlı ve canicedir. Her terör eyleminin ise arkasında bir siyasi sebep yatar. Her ne kadar dini, ırksal, ya da başka bir sebepmiş gibi görünse de sonuçta bir devletten istekte bulunur. Bu istek ise genelde yönetimde söz sahibi olmayı, bir devletin sınırları içerisinde yer alan topraklardan parça isteyerek kendi bağımsızlıklarını istemelerini, yönetimde gücünü artırmayı veya yönetime geçmeyi hedefler. Bu sebeple terör kesinlikle politik ve uluslararası bir konudur. Terörün önlenebilmesi için öncelikle tanım sorunun ele alınması gerekmektedir. Bu çalışmada terörizmin tanımlanması sorunu Avrupa Birliği düzeyinde ele alınmıştır. Tezin hipotezi devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda örgütlerin terör örgütü olup olmadığına karar vermesi üzerinedir. Hipotezin cevabına ulaşılabilmesi için hukuk ve siyaset ilişkisi, terörün tanım problemi, Avrupa Birliği’nin terörle mücadele politikaları hukuki boyutta düzenlemeleri ve Avrupa Birliği’nin terör örgütleri hususundaki karar verme süreçleri incelenmiştir. Süreç hukuki ve siyasi perspektiften ele alınmıştır. Avrupa Birliği’nin terör örgütleri hakkında karar alırken yalnız olmadığı sonucuna ulaşılırken aynı zamanda sadece çıkarların değil ihtiyaçların da öncelendiği bulgusuna varılmıştırÖğe Multiple kulturen und digitalisierung welchen beitrag leisten multiple kulturen im innovationsprozess?(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Korkut, MichelleBu tez sistematik bir literatür taraması uygulayanarak hazırlanmış ve yenilik sürecinde çoklu kültürün katkısını araştırmıştır. Bu nedenle Ocak 2017- Haziran 2020 arasında yayınlanan 43 dergi makalesi incelenmiştir. İncelenen tüm makaleler önceden tanımlanmış arama kriterlerine uygunluk göstermiştir. Örgütsel teori ve uluslararası kültürler arası yönetimden gelen yaklaşımlar, anahtar kelimelerin teorik olarak detaylandırılmasında ve seçiminde kilit faktörler olmuştur. Araştırma sonucuna göre temel bulgularımız çoklu kültürün yenilik yapma, yaratıcı olma, birlikte çalışma, bilgi geliştirme ve ekonomik düşünceyi uygulama becerisini ve gücünü artırarak yenilik sürecine katkıda bulunması olmuştur. Bu sonuçlar aynı zamanda, ürün döngülerini kısaltan ve bu sayede kuruluşlara daha fazla ve daha etkili yenilikler dürtüsüyle dijitalleşmede çoklu kültürün önemini vurgulamıştır. Bu potansiyeli anlamak için özellikle ekip düzeyinde beraberinde ise içsel süreçlerinde ve eş zamanlı bireysel becerilerle ilgili olarak çeşitli koşullar gerekmektedir. Örgütsel çevre ve özellikleri de çoklu kültürün katkılarını belirlemektedir. Özellikle belirtilmesi açısından çoklu kültür perspektifinin araştırmalarda sadece küçük bir rol oynadığını belirtilmelidir. Araştırmalar niceliksel yöntemler kullanarak gerçekleştirilmiş ancak dijital dönüşüm ve küreselleşme süreçlerinin karmaşık gereksinimlerini karşılamamıştır. Bu kriterleri karşılamak için yapılacak araştırmalar hem araştırma safhasında hem uygulamada konunun içsel karmaşıklığını kavrayarak gerçekleştirilmelidirÖğe Die mediennutzung der kinder in hinblick auf fernseher und neue medientechnologien(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Aksoy, RümeysaZiel dieser Studie ist es, die Bedeutung und Notwendigkeit von Studien zur intelligenten Nutzung von Medien sowie Technologie in der digitalisierten Welt hervorzuheben und über Lösungsangebote im Hinblick auf eine Medienkompetenzaneignung zu diskutieren. Um die Beziehung zwischen Kindern und Medien besser analysieren zu können wurde für die vorliegende Arbeit eine qualitative Forschung bevorzugt. Dabei wurden zehn Mütter aus verschiedenen Wohnorten in Istanbul per Videokonferenz interviewt. Restriktionen aufgrund der Pandemie erschwerten die weitreichende Befragung und Integration der Kinder sowie Kindergartenbetreuer(-innen). Negative Erfahrungen in der Medienwelt werden heute nicht nur durch Technologie verursacht, sondern auch durch den Mangel an ausreichend qualifizierten Experten in diesem Bereich. Die wichtigste und kritischste Altersspanne von 0 bis 6 Jahren, bestimmt die Zukunft eines Kindes und das Fundament der Gesellschaft. Daher ist es wichtig, die Fähigkeit zu entwickeln, mit der Technologie zu leben, Probleme zu lösen und gleichzeitig zielgerichtet präventives Handeln zu fördern. In Bezug auf bestehenden Forschungen und den erzielten Ergebnissen, stellt sich heraus, dass dieser Prozess lediglich mit der Synergie zwischen Kind, Familie und Umwelt ermöglicht werden kann. Sowohl das fehlende Wissen und die unzureichende Kompetenz in diesem Gebiet erfordert eine umfassendere Forschung für die Entwicklung kompetenter Modelle.Öğe Das aushandeln von arbeitskultur im binationalen organisationskontext am beispiel der türkisch-deutschen universität in İstanbul(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Gebhard, Elena RahelKültürel çeşitlilik ve kültürlerarasılık kurumlarda günlük iş yaşamının en temel konularıdır. Çünkü kültürlerarası etkileşim, dahil olan aktörlerin farklılaşan beklentileri, kuralları, alışkanlıkları ve değerleri nedeniyle genellikle çatışmaya sebebiyet verir. Farklı sosyalizasyondan kaynaklanan farklı geçmişler, kültürlerarası işbirliğini somut olarak etkileyen farklı düşünme, iletişim ve çalışma tarzlarına yol açar. Bu farklılıklar sebebiyle kültürlerarası iş gruplarının iş süreçlerini etkili, yapıcı, verimli ve hedef odaklı hale getirmeleri özellikle menfaatlerinedir. Bu nedenle bu çalışma, Türk-Alman Üniversitesi bağlamında temel varsayımları inceleyerek çalışma kültürü müzakeresi alanındaki teorik araştırmayı genişletmektedir. Bu çalışmanın amacı kültürlerarası işbirliğindeki sorunları, yanlış anlamaları veya çatışmaları analiz etmek değil, kültürlerarası işbirliğini teşvik eden ve destekleyen faktörleri bulmaktır. Örnek olay incelemesi, Türk ve Alman olmak üzere iki farklı eğitim sistemini ve bağlamını bünyesinde barındıran iki uluslu bir üniversite olarak Türk-Alman Üniversitesi'nin sistem farklılıklarını nasıl ele aldığını göstermektedir. Uluslararası bir üniversite kurmak ve işletmek için, süreçler ve prosedürler duruma uygun tasarlanmalı ve sonuçlar ortaklaşa geliştirilmeli, kararlaştırılmalı ve uygulanmalıdır ki alınan önlemler ve planlanan süreçler işbirliğini geliştirip kolaylaştırabilsin. Türk-Alman Üniversitesi bağlamından nitel veriler toplayan bu çalışma, müzakereleri kolaylaştıran temel faktörleri ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Brannen ve Salk’ın kültürel müzakere modeli (2000), müzakereler için çıkış noktası olarak problemli alanları kurumsal olaylara bağlamak için kullanılmaktadır. Bu şekilde çalışma, yapıcı kültürlerarası yönetim tartışmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada gerçekleştirilen görüşmeler ve belge analizleri, Türk-Alman Üniversitesi'nde kültürlerarası temelde yeni, karşılıklı olarak kabul edilebilir çalışma yöntemleri ve çözümlerinin müzakere edildiğini göstermektedir. Kültürlerarasılık Türk Alman Üniversitesinde kaynak olarak kullanılmaktadır. Öğrenciler Alman ve Türk öğretim görevlileri tarafından öğrenim görmektedir, bu sayede iki dili ve iki farklı eğitim metodolojisini tanımakta, farklı bakış açılarını tecrübe etmektedirler. Bunlar öğrencilerin daha sonraki meslek hayatlarında çeşitli avantajlar sağlamaktadır. Ayrıca, bu iki kültürlü işbirliğin icerisindeki birçok farklı faktörün de fayda sağladığı gözlemlenmiştir. Örneğin, her iki tarafta da Boundary Spanner’lerin olması, kültürlerarası yetkinliğin güçlü olması, aktörlerin yüksek motivasyonu ve ilgisi projeyi desteklemekte ve geliştirmektedir. Bununla birlikte, çalışmanın sonuçları sadece kültürlerarası işbirliğinde kültürel farklılıkların rolünü ve bunun dikkate alınması gerektiğini değil, aynı zamanda sistemsel farklılıkları da ortaya koymaktadır. İki uluslu bağlamda müzakere gerektiren tam olarak da bu sistem farklılıklarıdır. Sonuçta ülkelerdeki sistemler özenle kurulmuş ve belli bir geçmişe sahiptirler. Bu nedenle Türk-Alman Üniversitesi’nin amacı bu sistemleri birlestirmek ve yükseköğretim sistemlerinin arasında köprüler inşa etmektir. Bu sayede çift diploma programlarının uygulunabilmesini mümkün hale getirmektedir. Kültürel farklılık modelleri, yalnızca bireylerin olaylara karşı kültürel tepkilerini açıklamaya hizmet ettikleri için yararlıdır. Ancak çalışma, işbirliği bağlamının da müzakere edilmiş bir çalışma kültürünün oluşumunda çok önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Sadece aktörlerin kültür temelli anlamlandırmaları değil, aynı zamanda bağlam da müzakerede belirleyici bir rol oynar, çünkü bağlam bir çerçeve görevi görür ve büyük bir etkiye sahiptir. Bu nedenle çalışma, müzakere çerçevesinin kuruma ve aktörlerine özgü olması nedeniyle bir kurum kültürünün oluşumunun öngörülemez olduğu sonucuna varmaktadır. Ancak bunun yanında kültürel müzakerelerin gidişatını anlamak ve böylelikle sonuçlarını yönetebilmek ve destekleyebilmek için daha hazırlıklı olmak mümkündür.Öğe Die interkulturelle kompetenz von Syrischen flüchtlingen in Deutschland : ein modell zum interkulturellen lernen und förderung der interkulturellen kompetenz von migranten(Türk-Alman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2022) Tekintaş, BüşraDie vorliegende Arbeit hat zum Ziel festzustellen, ob und in welchem Maße Migranten in Deutschland interkulturelle Kompetenz aufweisen und wie die interkulturelle Kompetenz von Migranten entwickelt bzw. gefördert werden kann. Infolgedessen wurde ein Modell entworfen, das der interkulturellen Kompetenzentwicklung von Migranten beitragen soll. Für die Konstruktion des Modells wurde vorerst ein theoretischer Rahmen erstellt, in dem Konzepte wie Kultur, kulturvergleichende Theorien, Migration, Interkulturalität, interkulturelle Kompetenz und interkulturelles Lernen dargelegt wurden. Anschließend wurde eine qualitative Forschung mit syrischen Flüchtlingen durchgeführt und ein Versuch vorgenommen, Teilkompetenzen der interkulturellen Kompetenz von Migranten festzustellen. Die Ergebnisse legten dar, dass sich syrische Flüchtlinge mit hohem Bildungsniveau als überwiegend interkulturell kompetent aufweisen und fähig sind, interkulturelle Interaktionssituationen bewusst und erfolgreich zu steuern und zu bewältigen. Auch resultierte das Ergebnis, dass fehlende Teilkompetenzen kein Hindernis für die Weiterführung von Konversationen mit fremdkulturellen Individuen bilden. Des Weiteren haben sich Kenntnisse über die Sprache der Mehrheitskultur als besonders vorteilhaft für interkulturelle Kommunikationssituationen erwiesen. Unter Berücksichtigung dieser Ergebnisse wurde im entworfenen Modell der Fokus auf Fremdsprachenerwerb, Kulturbewusstsein und Interkulturalität gelegt.