Yazar "Oyal, Ahmet Batuhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 6102 Sayılı Türk ticaret kanunu hükümleri çerçevesinde taşıma işleri komisyonculuğu(On İki Levha Yayıncılık, 2023) Oyal, Ahmet BatuhanGünümüzde teknolojideki gelişmelere paralel olarak taşıma araçları çeşitlenmiş ve kara, deniz, hava ve demiryolu taşımacılığının bir arada olduğu karma taşıma türleri ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelere bağlı olarak eşyanın taşınması işinin giderek daha karmaşık bir hal alması, taşımanın en hızlı, en az masrafla ve en güvenli şekilde yapılması için bu konuda uzman olan kişilerden yardım alınmasını ihtiyacını doğurmaktadır. Bu bağlamda taşıma işleri komisyonculuğu önemli bir faaliyet olarak ortaya çıkar. Taşıma işinin tüm yönleri bakımından bilgi ve tecrübe sahibi olan, taşıma sektöründeki taşıyıcıları ve taşıyanları bilen, bu bilgi, tecrübe ve bağlantıları sayesinde kendisine başvuran gönderenin eşyasını en hızlı, en ucuz ve en güvenli şekilde varma yerine taşıtarak gönderilene teslim etmeyi taahhüt eden kişi "taşıma işleri komisyoncusu" olarak nitelendirilir. Özellikle sanayi alanında benimsenen üretim modelleri ve işletmelerin ürettikleri ürünleri dağıtımını en düşük maliyetle gerçekleştirerek rekabetçiliklerini koruma çabası ile tüketicilerin üretilen ürünleri en düşük fiyattan alma isteği, taşıma işleri komisyonculuğuna olan talebi devamlı olarak arttırmaktadır. Bu alanda gerçekleştirilen faaliyetin artması, hukuki uyuşmazlık sayısının da artacağı anlamına gelmektedir. Gerek henüz sözleşmenin kurulması aşamasında ve sonrasında ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlıkların önlenebilmesi gerekse uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra hukuki barışı tesis edebilecek çözümler sunulması için taşıma işleri komisyonculuğunun hukuki temelinin sağlam olması gerekir. Bu gereklilik, konuyla ilgili ilmi ve kazai içtihatların çok yönlü ve isabetli olmasını da zorunlu kılmaktadır. Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndan farklı olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda konuyla ilgili daha farklı ve daha ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiş olması, bu alandaki monografik çalışmaların sayısının azlığı ve söz konusu hukuki kurumun özellikle ticari hayattaki önemi bu çalışmanın yapılmasındaki başlıca sebepler olmuştur.Öğe 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde taşıma işleri komisyonculuğu(Türk-Alman Üniversitesi, 2022) Oyal, Ahmet Batuhan; Seven, VuralGünümüzde teknolojik ve ticari hayattaki gelişmelere paralel olarak, taşıma alanında taşıma araçları ve taşıma türleri de çeşitlenmekte ve karmaşıklaşmaktadır. Bu nedenle en basit anlamıyla üreticinin, bir taşıyıcı ile anlaşarak taşıma aracının tamamını dolduracak yükü taşıyıcıya vererek taşıttırması istisnai hale gelmiştir. Farklı yüklerin ve taşıma türlerinin bir araya getirilerek maliyetten ve zamandan tasarruf edilmesi esas olduğundan, taşıma alanına bilgi sahibi olmayan veya ortalama bilgiye sahip olan kişilerin taşıma işinin örgütlenmesi işinin altından yardım almadan kalkmaları giderek zorlaşmaktadır. Uygulamadaki bu ihtiyacın hukukî karşılığı taşıma işleri komisyonculuğudur. Taşıma işleri komisyoncusunun sunduğu hizmete duyulan ihtiyacın artmasına bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel uyuşmazlık sayısı artmaktadır. Taşıma işleri komisyonculuğuna ilişkin düzenlemeler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 917. ilâ 930. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler, çoğunlukla Alman Ticaret Kanunu'nun taşıma işleri komisyonculuğunu düzenleyen 453. ilâ 466. maddelerin iktibas edilmiştir. Bu çalışmada, taşıma işleri komisyonculuğunun tarihçesi ve karşılaştırmalı hukuk sistemlerinde taşıma işleri komisyonculuğu ve benzer kurumların nasıl düzenlendiği incelenmiş, mehaz Alman hukukundaki düzenlemeler, kazaî ve ilmi içtihatlar da gözetilerek 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndaki hükümler çerçevesinde taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesi ile tarafların üstlendikleri hak ve borçlar, taşıma işleri komisyoncusunun sorumluluğu, taşıma işleri komisyonculuğunun uygulamada en sık karşılaşılan ve kanun koyucu tarafından özel olarak düzenlenen özel görünüş türleri ile taşıma işleri komisyonculuğu sözleşmesinin sona ermesi detaylı şekilde incelenmiştir.Öğe Alman Federal Yu?ksek Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nin 108/10 No’lu ve 22.06.2011 Tarihli Kararı: Ne Tas?ıyıcı Ne de Go?nderen Tarafından Tas?ıma So?zles?mesi Akdedildig?i Anda O?ngo?ru?len ve Kontrol Edilen Tas?ıma Engellerinden Kaynaklı Gecikme Nedeniyle Tas?ıyıcının Ek U?cret Talep Edip Edemeyeceg?i Hakkında(2021) Von, Übersetzt; Oyal, Ahmet Batuhan[No abstract available]Öğe Avalistin hamile karşı savunma imkanları ve lehine aval verilen kişinin savunma imkanlarından yaralanıp yararlanamayacağı sorunu(Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023) Oyal, Ahmet BatuhanAval, teminat amacına yönelik olması nedeniyle özellikli bir kambiyo taahhüdüdür. Ödeme gücüne sahip bir kimsenin bir kambiyo borçlusu lehine aval vermesi, söz konusu kambiyo senedine tedavül gücü kazandırır ya da senedin tedavül gücünü pekiştirir. Kefaletten farklı olarak aval verenin sorumluluğu ikinci dereceden bir sorumluluk değildir. Bu nedenle hamil, senet bedelinin ödenmemesi durumunda asıl borçluya, (var ise) başka bir müracaat borçlusuna veya lehine aval verilene başvurmaksızın senet bedelinin ödenmesini doğrudan aval verenden (avalistten) talep edebilir. Bununla birlikte lehine aval verilenin senet bedelini ödememesi durumunda hamil avaliste başvurduğunda, aval verenin hamile karşı sahip olduğu savunma imkânlarının kapsamı konusunda Türk hukukunda doktrinde bir görüş birliği yoktur. Bu çalışmada avalistin, lehine aval verilen kambiyo borçlusunun hamile karşı sahip olduğu def’ileri ileri sürüp süremeyeceği incelenmiştir.Öğe CASES IN WHICH THE PAYMENT OF INDEMNITY TO A COMMERCIAL AGENT CANNOT BE CONSIDERED EQUITABLE OR THE AMOUNT OF INDEMNITY PAYMENT IS TO BE REDUCED HAVING REGARD TO ALL THE CIRCUMSTANCES FOR EQUITABILITY REASONS(Yeditepe University, 2024) Oyal, Ahmet BatuhanA commercial agent can only request an indemnity after termination of agency contract, if this can be considered equitable. In addition, equitability also has a corrective function that is used to bring the indemnity amount calculated based on mathematical data into line with substantial justice regarding all the circumstances of the case. Since equitability is an abstract and normative concept, it is not possible to concretize this concept to cover all cases. However, there are some criteria that need to be taken into consideration when examining whether the indemnity is equitable. In this study, the method to be followed and the criteria to be taken into consideration in the audit of equitability are examined. Within the framework of judicial decisions and doctrinal opinions in German law and Turkish law, cases Where the demand for indemnity is not equitable as a rule and typical situations that require a reduction in the amount of indemnity for equitability reasons are imbodied by building some case groups. In this study, initially cases in which the commercial agent’s claim for indemnity is not equitable are adressed while taking into account the dual function of equitability. Then, typical cases in which an indemnity claims are considered equitable, but a reduction in the amount of gross indemnity calculated based on concrete data is required due to equitability, are examined.Öğe Denizyoluyla yapılan eşya taşımaları bakımından Türk Ticaret Kanunu’nda taşıyan lehine düzenlenmiş olan muhtemel sorumsuzluk sebepleri(Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2024) Oyal, Ahmet BatuhanTaşıyan, eşya hâkimiyetinde bulunduğu sırada meydana gelmiş olması şartıyla yükte meydana gelen zıya ve hasar ile yükün geç teslimi nedeniyle oluşan zararlardan sorumludur. Bununla birlikte taşıyanın meydana gelen zarardan doğan sorumluluğundan kurtulması, bazı hallerde mümkün kılınmıştır. Taşıyan, zararın kendisinin veya adamlarının kastından veya ihmalinden doğmadığını ispat ederek zarardan doğan sorumluluğundan kurtulabilir. Fakat kusursuzluğunu taşıyan ispat etmek zorunda olduğundan, ispatsızlık rizikosu da taşıyana yüklenmiştir. Kusursuzluğun ispatı her durumda kolay olmadığından, Kanun’da taşıyan lehine bazı mutlak ve muhtemel sorumsuzluk sebepleri kabul edilmiştir. Böylelikle zararı meydana getiren olayın bir mutlak veya muhtemel sorumsuzluk sebebi teşkil ettiği durumlarda, öngörülen bu düzenlemelerle taşıyanın kusursuzluğunu ispatı bakımından getirilmiş olan ağır ispat yükü yumuşatılmıştır. Bu çalışmada, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca taşıyanın eşyanın zıyaı, hasarı ve geç tesliminden doğan sorumluluğuna genel olarak değinildikten sonra Türk Ticaret Kanunu’nun 1182. maddesinin birinci fıkrasında sekiz bent şeklinde düzenlenen taşıyanın kusursuzluk ve uygun illiyet bağı karinelerinden yararlandığı haller incelenmiştir.Öğe Hakkaniyete uygunluk koşulu kapsamında acentenin denkleştirme tazminatı talebinin doğmadığı veya tazminat miktarının hakkaniyet gereği azaltılmasının gerektiren haller(2024) Oyal, Ahmet BatuhanAcentenin denkleştirme tazminatı talebinde bulunabilmesi için bu talebin hakkaniyete uygun olması gerekir. Ayrıca hakkaniyete uygunluk, somut veriler üzerinden hesaplanan denkleştirme tazminatı miktarının somut olay adaletine uygun hâle getirilmesinde başvurulan düzeltici bir işleve de sahiptir. Dolayısıyla denkleştirme tazminatı talebi bakımından hakkaniyete uygunluk, ikili bir işleve sahiptir. Hakkaniyet soyut ve normatif bir kavram olduğundan, bu kavramın tüm olayları kapsayacak şekilde somutlaştırılması mümkün değildir. Ancak denkleştirme tazminatının hakkaniyete uygun olup olmadığı incelenirken dikkate alınması gereken birtakım hususlar mevcuttur. Mehaz Alman hukukunda ve hukukumuzda yargı kararları ve doktrindeki görüşler çerçevesinde kural olarak denkleştirme tazminatı talebinin hakkaniyete uygun olmadığı hâller ile denkleştirme tazminatı miktarında hakkaniyet gereği indirim yapılmasını gerektiren tipik durumlar bazı olay grupları üzerinden somutlaştırılmaktadır. Bu çalışmada hakkaniyete uygunluk koşulunun ikili işlevi dikkate alınarak, öncelikle acentenin denkleştirme tazminatı talebinin hakkaniyete uygun olmadığı hâller ele alınmıştır. Daha sonra ise denkleştirme tazminatının hakkaniyete uygun olduğu ve fakat hakkaniyet gereği somut veriler üzerinden hesaplanan ham tazminat miktarında indirim yapılmasını gerektiren tipik durumlar incelenmiştir.Öğe Kaldıraçlı alım satım (foreks) işlemlerinin hukukî niteliği ve bu işlemlerden doğan uyuşmazlıklara ilişkin bazı değerlendirmeler(9. Asoscongress Uluslararası Hukuk Sempozyumu, 2023) Oyal, Ahmet Batuhan6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la tüketici işlemlerinin kapsamı genişletilmiştir. Bu durum ticarî iş ile adî işin sınırlarının belirlenmesini zorlaştırmaktadır.Ticarî iş ile adî iş ayırımının isabetli biçimde yapılabilmesi, ancak bir işlemin niteliğinin tam anlamıyla anlaşılmasıyla mümkündür. Bu bağlamda finansal piyasalarda yatırımcının daha fazla yer almasında etkin rol oynayan daha az sermayeyle daha büyük hacimli işlemler yapılmasına imkân sağlayan kaldıraç sistemi ile bu sistem kapsamında yapılan “kaldıraçlı işlemlerin” (forex) niteliğinin ortaya konulması; bu işlemlerden doğacak uyuşmazlıklarda görevli ve yetkili mahkemenin doğru şekilde belirlenmesini de sağlayacaktır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun konuyla ilgili Tebliğ’lerindeki düzenlemesine göre, kaldıraçlı işlem, yatırılan teminat tutarı karşılığında, döviz ve kıymetli madenler ile Sermaye Piyasası Kurulu’nca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı olarak elektronik bir platformda alım-satım işlemlerini ifade etmektedir. Böylece kaldıraç sistemi, yatırılan belli bir teminat karşılığında bu teminatın belli bir misli miktarında, Tebliğ kapsamındaki varlıkların alım satımına imkân tanır. Kaldıraçlı alım satım işlemleri bir tür bankacılık sözleşmesidir. Yargıtay’ın nispeten daha eski tarihli kararlarında kaldıraçlı alım satım işlemi yapan kişi bakımından Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k, 3/l ve 49. maddelerinin şartları mevcutsa, bu kişi tüketici sayılmıştır. Bu sebeple, tüketici işlemi söz konusu olduğundan, tüketici sıfatına sahip olan kişilerin yapmış oldukları kaldıraçlı alım satım işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Oysa Yargıtay’ın güncel kararanlarında kaldıraçlı alım satım işlemi ticarî iştir. Bu nedenle kaldıraçlı alım satım işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Kanaatimizce kaldıraçlı alım satım işlemlerinde nihaî amaç tüketim olmadığı, için bu tür işlemler tüketici işlemi olarak nitelendirilemez. Kaldıraçlı alım satım işlemi yapan kişi de tüketici sayılamaz. Çünkü bir işlemin tüketici işlemi sayılması için nihaî kullanım amacıyla edinilmiş olması gerekir. Kaldıraçlı alım satım işlemlerinde ise belli bir teminat karşılığında bu teminatın kaldıraç oranı mislince bir sözleşme akdedilir, satın alınan yabancı para değer kazanırsa, buradaki değer artışından doğan kâr miktarı müşteriye ödenir. Dolayısıyla kaldıraçlı alım satım işlemi, döviz bürosundan yabancı para veya kuyumcudan altın alıp, bu varlıkların değer artışından yarar elde etmekten farklıdır. Buradaki malvarlığı artışı, yapılan tüketimin tesadüfî bir neticesi olmayıp, yapılan tüketimin doğrudan amacıdır. Kaldıraçlı alım satım işlemi aslında, alımı yapılan varlığın tüketimi için değil, onun değer artışı sonucu tekrar satılarak kazanç elde etmek amacıyla yapılır. Bu sebeple kaldıraçlı alım satım işlemi kesinlikle tüketici işlemi olarak nitelendirilemez. Kaldıraçlı alım satım işleminden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalar Türk Ticaret Kanunu’nun dördüncü maddesine göre, mutlak ticarî dava olarak kabul edilmelidir.Öğe Parametrik Sigorta Sözleşmeleri (Gösterge Temelli Sigorta Sözleşmeleri)(Turk-Alman University, 2024) Oyal, Ahmet BatuhanParametrik sigorta sözleşmesi, belirli bir prim karşılığında, ölçülebilir ve manipüle edilemeyen bir göstergenin belirlenen eşiği aşması durumunda sigorta tazminatının ödenmesini öngören bir sözleşmedir. Sigorta tazminatı ödeme borcu, klasik zarar sigortalarının aksine, sigorta zararının miktarına bakılmaksızın belirli bir tetikleyiciye bağlı olarak gerçekleştirilir. Taraflarca manipüle edilmesi mümkün olmayan, hava veya doğa olayları gibi objektif ve matematiksel verilerle ifade edilebilen değerler, tetikleyici gösterge olarak kullanılır. Parametrik sigortanın avantajları arasında, geniş çaplı risklerin sigortalanabilir olması, işlemlerin daha sade ve şeffaf olması, tazminata hızlı erişim sağlanması ve ahlakî tehlikenin minimize edilmesi sayılabilir. Ancak, tetikleyici verilerin toplanması için gereken altyapı maliyetleri ve baz risk (fiili tazminat ödemesi ile gerçek zarar arasındaki tutarsızlık) gibi dezavantajları da vardır. Bu çalışmada, öncelikle parametrik sigorta sözleşmelerinin işleyişi ve tanımına yer verilmiş, daha sonra bu sözleşmelerin hukukî niteliğinin tespitine ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Ayrıca bu tür sözleşmelerin Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında özellikle sigortalanabilir menfaat ve zenginleşme yasağı ilkesi bakımından geçerli olup olmadığı incelenmiş ve uygulamada parametrik sigorta sözleşmelerinde dikkat edilmesi gereken hususlar irdelenmiştir.Öğe Pay devrinin enerji piyasası düzenleme kurulu’nun İznine tabi olduğu anonim şirketlerde iznin hukukî niteliği ve kurul’un izni olmadan yapılan devrin sonuçları(2024) Oyal, Ahmet BatuhanAnonim şirketlerde kural olarak pay serbestçe devredilebilir. Ancak bazı alanlarda faaliyet gösteren anonim şirketlerin tâbi oldukları kanunlar ve ikincil mevzuatta, pay devrine ilişkin Türk Ticaret Kanunu’ndan farklı sınırlamalar öngörülmektedir. Enerji piyasası mevzuatında da lisans sahibi anonim şirketlerdeki pay devrine ilişkin bazı sınırlamalar mevcuttur. Bu çalışmada enerji piyasası mevzuatında anonim şirketler bakımından öngörülen pay devri sınırlamalarına ilişkin düzenlemeler irdelenmiş, bu düzenlemeler doğrultusunda pay devrinin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun iznine tâbi kılınmasının hukukî niteliği ile Kurul’un izni gerektiği hâlde söz konusu izin alınmadan yapılan pay devrinin hukukî sonuçları incelenmiştir.Öğe Siber saldırı sonucunda talep edilen fidye parasının (ransom) siber risk sigortası kapsamında sigortalanabilirliği ve ödenen fidye bedelinin sigorta ettirenin zararı önleme ve azaltma yükümlülüğü kapsamında tazmini(Banka ve Finans Hukuk Dergisi, 2023) Oyal, Ahmet BatuhanHer alanda giderek bilişim teknolojileri sistemine bağımlı hâle gelinmesi, siber risklerin neden olabileceği zararların boyutunu ve miktarını da arttırmaktadır. Siber risk sigortalarıyla, bu tür rizikolardan doğabilecek zararlara karşı güvence sağlanmaktadır. Siber saldırılar, bilgisayar korsanlarınca kural olarak maddî kazanç sağlamak için gerçekleştirilmektedir. Bu bağlamda fidyeleme saldırıları ve talep edilen fidye bedelleri giderek artmaktadır. Bu çalışmada sigorta sözleşmesi kapsamında bilgisayar korsanlarına ödenecek fidye bedellerinin teminat altına alınmasının sigorta hukukunda daha sınırlı bir uygulama alanı bulan sözleşme serbestisi ilkesi kapsamında mümkün olup olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca siber risk sigortasında ödenecek fidye bedellerinin teminat altına alınmadığı durumlarda, siber saldırının sonlandırılması için yapılan fidye ödemelerinin sigorta ettirenin koruma ve kurtarma yükümlülüğü kapsamında yapılan bir gider olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususu ve ödenen fidye bedelinin bu kapsamda yapılan makul bir gider olarak kabulü için gerekli şartlar incelenmiştir.Öğe Taşıma hukukunda riziko alanı ilkesi bağlamında nötr alan ve COVID-19’un nötr alan olarak değerlendirilmesi(Istanbul Univ, Fac Law, 2020) Seven, Vural; Oyal, Ahmet BatuhanThe transport law of Turkish Commercial Code No. 6102 grants certain demand rights to the parties of a carriage contract. This has been attributed to the fact that the transport or delivery obstacle may not fall within the carrier's own risk area or is included in the risk area of the other party. Risk area principle is broader than fault liability. Because, while determining the risk areas of the parties of the contract, besides personally culpable behavior or negligence; some other criteria such as culpability arising from the organizational areas of the parties, predictability, and controllability are also applicable. It is not disputed that there is a carrier's risk area and a consignor's risk area. It is, however, controversial whether there is a third or neutral area. If the existence of a neutral risk area is accepted, there is no legal regulation regarding which party must endure the consequences of carriage or delivery obstacles that arise from the neutral risk area; doctrinal solutions to this issue diverge. For much of the world, the COVID-19 pandemic brought normal life to a standstill beginning in February 2020. The pandemic revealed how necessary it is to acknowledge the existence of a neutral risk area. Solutions must be developed within transport law regarding the consequences of carriage or delivery obstacles that result from a neutral event. Also, in this context, the fifth book of the Turkish Commercial Code contains provisions related to sea transport that should be utilized..Öğe Taşıma senedi ile yük senedine ilişkin Türk ticaret kanunu hükümlerinin Alman ticaret kanunu hükümleriyle karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi(Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023) Oyal, Ahmet Batuhan6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda taşıma senedi, mülgâ 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan farklı olarak mehaz Alman Ticaret Kanunu hükümlerine paralel olarak bir ispat senedi olarak düzenlenmiştir. Bununla birlikte Alman Ticaret Kanunu’nun 443. ilâ 448. maddelerinde düzenlenmiş olan yük senedi (Ladeschein), Türk Ticaret Kanunu’na alınmamıştır. Alman Ticaret Kanunu’nda yük senedi, taşıma senedinden farklı olarak, hamiline taşıyıcı tarafından taşınan eşyanın teslim edilmesini talep etme hakkı veren ve nama, emre veya hamiline yazılı şekilde düzenlenmesi mümkün olan bir kıymetli evraktır. Türk Ticaret Kanunu’nun 859. maddesinde düzenlenmiş olan yük senedi, mehaz Alman Ticaret Kanunu’ndaki yük senediyle aynı kavramı ifade etmez. Türk karayoluyla eşya taşıma hukukunda eşyayı temsil eden bir kıymetli evrakın kanunen düzenlenmiş olmaması, karayoluyla yapılan eşya taşımalarına ilişkin düzenlemelerin mehazı niteliğinde olan Alman Ticaret Kanunu’ndan Türk Ticaret Kanunu’na alınmış olan bazı düzenlemeler bakımından sorun yaratmaktadır. Ayrıca karayoluyla yapılan taşımalar daha kısa sürede tamamlandığından tarihsel olarak eşya taşıma hâlindeyken, eşya üzerinde tasarrufta bulunulmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Ancak değişik türde araçlarla yapılan taşımalara da Türk Ticaret Kanunu’nun eşya taşınmasına ilişkin hükümlerinin uygulanması, ayrıca küreselleşen ticaret hayatında emtia fiyatlarının günlük ve hatta saatlik olarak değişmesi nedeniyle, taşıma süresinden bağımsız olarak eşya taşıma hâlindeyken de eşya üzerinde tasarrufta bulunmasını mümkün kılacak ve eşyayı temsil eden kıymetli evrak niteliğini haiz bir taşıma belgesine olan ihtiyaç artmaktadır. Bu çalışmada, Türk Ticaret Kanunu’nun taşıma senedine ve yük senedine ilişkin hükümleri bu doğrultuda mehaz Alman Ticaret Kanunu’nu hükümleriyle karşılaştırmalı olarak incelenecektir.Öğe Taşıyanın gemiyi denize elverişli bulundurma yükümlülüğünün ihlali ve denize elverişsizliğe ilişkin ispat yükünün değerlendirilmesi(2024) Oyal, Ahmet BatuhanThe carr ier’s obl igation to keep the sh ip seaworthy is expl icitly regulated in both the Turkish Commercial Code and the German Commercial Code. In Turkish law, the carr ier is l iable for the damages caused by the unseaworth iness of the sh ip in any type of freight contract, but the carr ier can avo id this responsibility by proving that although due diligence is exercised it was not possible to discover the deficiency that causes the unseaworth iness until the beginning of the voyage. With the German Maritime Commercial Law Reform, wh ich entered into force on 25.04.2013, the provisions of the German Commercial Code regarding maritime law were partially reformulated. After the amendments, the carrier is stilled obliged to keep the ship in a seaworthy condition. However, the sanction of the breach of this obligation is regulated differently according to the types of damage and the types of freight contract. In this study, the regulations regarding seaworthiness in both legal systems will be examined and also the burden of proof regarding seaworthiness will be emphasized on the basis of the principles accepted in the doctrine and judicial decisions.Öğe Taşıyıcının yüklemenin işletme güvenliğine uygun olarak yapılmasını sağlama yükümlülüğü(Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022) Oyal, Ahmet BatuhanMülgâ 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan farklı olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda eşyanın yüklenmesi ve boşaltılmasına ilişkin açık bir düzenleme öngörülmüştür. Yüklemenin ve/veya boşaltmanın taşıma güvenliğine uygun yapılmaması veya yüklemenin işletme güvenliğine uygun olmaması gerek taşınan eşyada gerekse taşıyıcının veya üçüncü kişilerin can ve malvarlığı unsurlarında önemli zararlara sebep olmaktadır. Kanunî bir tanımı bulunmayan taşıma güvenliği ve işletme güvenliği kavramlarının doğru şekilde tanımlanması, meydana gelen zararlardan doğan sorumluluğun koşullarının ve kapsamının belirlenmesi bakımından önem arz eder. Ayrıca uygulamada çoğunlukla taşıyıcının sürücüsünden yükleme veya boşaltma yardımcı olması istenmektedir. Bu gibi durumlarda sürücünün kusurundan ötürü yüklemenin veya boşaltmanın taşıma güvenliğine uygun şekilde yapılmaması nedeniyle doğan zararlardan sorumluluğun tespiti çeşitli sorunları beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada, taşıma güvenliği ve işletme güvenliği kavramları tanımlanmaya çalışılarak, yüklemenin ve/veya boşaltmanın taşıma veya işletme güvenliğine uygun şekilde yapılmaması nedeniyle meydana gelen zararlardan doğan sorumluluk incelenecektir.Öğe Ticaret hukuku bakımından üçüncü kişi yararına sözleşmedeki tahkim şartının üçüncü kişiye teşmili sorunu(Uluslararası Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2023) Oyal, Ahmet BatuhanTahkim sözleşmesi, sözleşmenin nisbîliği ilkesine tâbi olup, sözleşmeye taraf olmayan üçüncü kişiler bakımından herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmaz. Bu sebeple, tahkim sözleşmesi kural olarak sadece sözleşmenin tarafları ile onların küllî ve cüz’î haleflerini bağlar. Kural olarak üçüncü kişiyi bağlayıcı biçimde tahkim sözleşmesi yapılamaz. Tahkim sözleşmesi yapılması suretiyle devlet mahkemesine başvuru hakkından vazgeçilmesi, irade özerkliğinin bir sonucudur. Tarafların başka bir sözleşmede yer alan tahkim koşuluna atıf yoluyla yaptıkları tahkim sözleşmesi ise bağlayıcıdır. Alacağın temliki hâlinde temlik alan, temlik edenin akdettiği tahkim koşuluyla bağlıdır. Fakat taraflar temlik sözleşmesinde açık biçimde tahkim koşulunu temlik sözleşmesinin dışında tutabilir. Bu durumda tahkim koşulunun alacağı temlik alana teşmili söz konusu olmaz. Kefil veya garantör, kefili ya da garantörü olduğu kişinin tâbi olduğu sözleşmede yer alan tahkim şartıyla bağlı değildir. Müşterek borçlu veya müteselsil kefil için de tahkim koşulunun teşmili söz konusu değildir. Tahkim sözleşmesine açık biçimdeki irade beyanıyla rıza göstermemiş olan üçüncü kişinin, asıl sözleşme bakımından ortaya koymuş olduğu tutum ve davranışı ile dürüstlük kuralı kapsamında tahkim sözleşmesine zımnen muvafakat ettiği sonucuna varılabiliyorsa, tahkim sözleşmesi bu üçüncü kişiye teşmil edilmelidir. Bir sözleşmenin tarafı olmamakla birlikte, aynı hukukî ilişkiden menfaat temin eden kişilerin bu sözleşmedeki tahkim koşuluyla iyiniyet kaideleri ve dürüstlük kuralı gereği bağlı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Tahkim koşulunu içeren asıl sözleşmenin icrasında ve edimlerin ifasında, kendi adına çıkar elde eden bir üçüncü kişi, sözleşmedeki tahkim koşulunun varlığından haberdar olduğu gibi, asıl sözleşmenin kendisine şartları dairesinde hak sahibi olmaktadır. Bu sebeple üçüncü kişinin, asıl sözleşmedeki tahkim koşulu yönünden şekil şartının yerine getirilmemiş olduğunu iddia ederek, tahkim koşuluyla bağlı olmadığını ileri sürmesi, dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz. Alman, İsviçre ve Fransız hukukunda ve ICC uygulamasında üçüncü kişi yararına yapılan sözleşmelerde öngörülmüş olan tahkim koşulunun, sözleşmeden yararlanan üçüncü kişiye teşmili kabul edilmiştir. Hukukumuzda aynı konu doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay’ın bazı kararlarında tahkim şartının üçüncü kişilere teşmilini bazı kararlarında kabul etmiştir. Buna karşılık Yargıtay’ın 11. Hukuk Dairesi 25.06.2015 tarihli ve 9538/8707 sayılı kararında tahkim şartının üçüncü kişiye teşmili kabul edilmemiştir. ABD hukukundaki equitable estoppel doktrini gereğince, tahkim şartı içeren maddî hukuk sözleşmesinden yararlanan bir kişinin, bu sözleşmedeki tahkim koşuluyla da bağlı olması gerekir. Equitable estoppel doktrini, davacının sözleşmenin kendi lehine olan bölümünden (maddî hukuk sözleşmesi kısmından) yararlanırken, sözleşmenin aleyhine olan kısmından (tahkim sözleşmesinden) muaf tutulmaması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Örneğin, Am. Bureau of Shipping v. Tencara Shipyard davasında, bir grup yatırımcı, ayıplı çıkan yatlardan dolayı, yat inşa şirketine karşı dava açmıştır. Dava konusundaki talepler ise yat sınıflandırma kuruluşu ve yat inşaat şirketi arasındaki maddî hukuk sözleşmesine ilişkindir. Mahkeme bu davada yatırımcıların tahkim anlaşmasının tarafı olmamalarına rağmen, sözleşmeden doğrudan yararlanan kişiler olmaları sebebiyle, yat sınıflandırma kuruluşu ve yat üreticisi arasındaki tahkim şartıyla da bağlı olmaları gerektiğine karar vermiştir. Çünkü bu davada denize elverişlilik sertifikası veren sınıflandırma şirketi ile yat üreticisi arasındaki sözleşme sayesinde, yatırımcılar sigorta için daha düşük tutar ödemiştir. Tahkim koşulunun asıl sözleşmeden bağımsız olması, üçüncü kişi için tahkim koşulunu geçerli hâle getirmek bakımından engel oluşturmaz. Zira tahkim koşulunun asıl sözleşmeden bağımsızlığı esas olarak, asıl sözleşmenin bağımsız olması hâlinde tahkim koşulunun da kendiliğinden geçersiz kılınmaması için kabul edilmiştir.