Yazar "Candan, Tolga" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ABAD’IN 19.12.2013 TARİH VE C-209/12 SAYILI KARARI: TÜRK SİGORTALILARI KORUYUCU KANUNİ DÜZENLEMELERİN GELİŞTİRİLMESİ VE GENİŞLETİLMESİNE YÖNELİK BİR TEŞVİK Mİ?(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Azarkan, Necat; Candan, TolgaSigortacının sözleşme öncesi aydınlatma yükümlülüğü 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür. Kanun koyucu maddenin devamında ise sigortacının bu yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde, sigorta ettirene sözleşmeden cayma hakkı tanımış ancak bu hakkın kullanımını 14 günlük süreye tabi tutmuştur. Ancak, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 19.12.2013 tarih ve C-209/12 sayılı kararı ile sigortacı tarafından, sigorta ettirene sözleşme görüşmeleri çerçevesinde “cayma hakkının kullanılma şartları, süresi ve usulüne ilişkin olarak” eksik bilgi verilmesi veya hiç bilgi verilmemesi durumunda, sigorta ettirenin sözleşmeden sonradan ve herhangi bir süreyle sınırlandırılmaksızın cayabileceğini kabul etmiştir. Çalışmamızda Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın büyük tartışmalar yaratan bu kararı irdelenecek ve Türk Sigorta Hukukuna olası etkileri üzerinde durulacaktır.Öğe Avrupa Birliği’nin spor alanında düzenleme yapma yetkisinin kapsamı ve sınırları(2018) Candan, Tolga1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin gerek kurumsal yapısında, gerekse de işleyişine dair alanlarda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler içerisinde, Avrupa Birliğinde (AB) ilk defa kurucu antlaşmalarda spor alanında özel bir düzenlemeye yer verilmesi dikkat çekmektedir. Bu kapsamda, Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkındaki Antlaşma’nın (ABİHA) 165. maddesi uyarınca, AB'ye üye devletlere ait spor politikalarının desteklenmesi ve koordinasyonu yetkisi verilmiştir. Geçmişte Kurucu Antlaşmalarda açıkça bu alanda Avrupa Birliği’nin düzenleme yapma yetkisi bulunmasa da, Avrupa Komisyonu’nun spor alanında bazı düzenleme ve faaliyetlerde bulunduğu görülmektedir. Ayrıca Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) bu alana ilişkin verdiği önemli kararlar bulunmaktadır. Getirilen bu yeni düzenlemeyle birlikte “spor” artık Avrupa Birliği’nin yetkili olduğu alanlardan birisi haline gelmiştir. Bu yeni ve açık yetkinin varlığı, AB’nin spor alanındaki eylem ve faaliyetlerinin artması için yeni olanaklar sağlaması beklentisini de beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada Lizbon Antlaşması ile Avrupa Birliği’ne spor alanında verilen yetkilerin kapsamı, sınırı ve Avrupa Birliği Spor Politikası açısından muhtemel sonuçları ele alınacaktır.Öğe Briç kart oyunu bir spor dalı mıdır? Avrupa Birliği hukuku açısından bir değerlendirme(Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021) Candan, Tolga“Bridge”, the card game, which is played with pleasure in Turkey and around the world, has been brought before the European Court of Justice (ECJ), which is the highest judiciary organ of the EU, via an interesting preliminary ruling. The relevant dispute is about the interpretation of the tax exemption clause which is present in the article 132, paragraph 1, and point (m) of the Council Directive 2006/112/EC on the common system of value added tax of the EU. English Bridge Association, which wanted to benefi t from this exemption for the participation fees of the bridge tournament, had applied to the Commissioners for Her Majesty’s Revenue and Customs (Tax Authority). After the rejection of the application, the Association fi led a lawsuit. The court of fi rst instance made this a prejudicial question and addressed two problems to the ECJ. The court decided that bridge the card game does not fi t in the concept of “sport” in the sense of the applicable law, since it does not involve suffi cient amount of physical activity. In this study, the evaluation of the bridge the card game, within the concept of sport, from the viewpoint of the EU Law will be examined based on the Decision No. C-90/16 of ECJ.Öğe Die charismatische herrschaft, recht und gewalt: Eine vergleichende annäherung(Istanbul University Press, 2018) Candan, Tolga; Aytekin, Hüsnü YavuzMax Weber, who has contributed significantly to sociology, who established a broad conceptual frame in sociology and who developed a consistent social sciences philosophy, has brought on an authority type in order to identify how society and epochs are determined by various social authority styles. In this study, among different leadership styles, charismatic authority is prominent, that is arose through superior qualifications such as sacredness and heroism; and that causes society to submissively bind to him in a situation of crisis. Hannah Arendt and Walter Benjamin, in spite of not having developed parallel thoughts, are among the most productive politic philosophers of the 20th century. The subject of this paper is a reading of the charismatic type of leadership of Max Weber and his way of executing laws in terms of Arendt and Benjamin’s criticism on violence.Öğe Eugh-Urteil vom 19.12.2013 – C-209/12: Impuls für die fortbildung und den ausbau der gesetzlichen maßnahmen zum schutz der türkischen versicherungsnehmer?(Türk-Alman Üniversitesi, 2019) Azarkan, Necat; Candan, TolgaSigortacının sözleşme öncesi aydınlatma yükümlülüğü 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirmekle yükümlüdür. Kanun koyucu maddenin devamında ise sigortacının bu yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde, sigorta ettirene sözleşmeden cayma hakkı tanımış ancak bu hakkın kullanımını 14 günlük süreye tabi tutmuştur. Ancak, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 19.12.2013 tarih ve C-209/12 sayılı kararı ile sigortacı tarafından, sigorta ettirene sözleşme görüşmeleri çerçevesinde “cayma hakkının kullanılma şartları, süresi ve usulüne ilişkin olarak” eksik bilgi verilmesi veya hiç bilgi verilmemesi durumunda, sigorta ettirenin sözleşmeden sonradan ve herhangi bir süreyle sınırlandırılmaksızın cayabileceğini kabul etmiştir. Çalışmamızda Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın büyük tartışmalar yaratan bu kararı irdelenecek ve Türk Sigorta Hukukuna olası etkileri üzerinde durulacaktır.Öğe Türkiye - AB ortaklık hukukunda son gelişmeler: Abad’ın C-65/16 Sayılı “İstanbul Lojistik Ltd.” kararı hakkında bir değerlendirme(2018) Candan, TolgaAvrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) 19 Ekim 2017 tarihinde verdiği İstanbul Lojistik kararı, siyasi gelişmeler nedeniyle kesintiye uğrayan Gümrük Birliğinin güncellenmesi çalışmalarına yeniden ivme kazandırmak açısından çok önemlidir. Bilindiği üzere Türkiye-AB Ortaklık hukuku, malların, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımı alanlarını kapsamaktadır. Ortaklık hukuku Türk kamuoyunda daha çok kişilerin serbest dolaşımı ve vize serbestisi açısından verilen kararlarla bilinmektedir. Özellikle 1987 yılından itibaren Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının Ortaklık hukukundan kaynaklanan haklarının korunmasına yönelik açılan davalarla elde edilen hukuki kazanımlar, ne yazık ki bir süredir AB’ye üyelik müzakereleri nedeniyle geri plana düşmüş gibi gözükmekteydi. Ancak Divan’ın bu yeni tarihli kararıyla birlikte, Gümrük Birliği ve taşımacılık alanında Türk firmalarının önüne çıkarılan engellerin Ortaklık hukukuna aykırılık teşkil ettiğinin tespiti göstermektedir ki; Ortaklık hukuku Türkiye-AB ilişkileri açısından hala en önemli hukuki dayanağı oluşturmaktadır. Bu çalışmada, ABAD’ın İstanbul Lojistik kararının en önemli noktaları tespit edilerek, Türkiye-AB Ortaklık hukuku açısından hukuki analizi yapılacaktır.Öğe Uluslararası ceza mahkemesi’nin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı(2023) Candan, Tolga; Kayacan, Derya NurFollowing Russia's special military operation in the south of Ukraine that started on 24 February 2022, individual criminal responsibility for international crimes has become a subject of debate. Ukraine's acceptance of the International Criminal Court’s (ICC) jurisdiction in two separate declarations from 2014 and 2015 enabled the possibility to prosecute the persons responsible for war crimes, crimes against humanity, genocide and (without prejudice to special provisions) the crime of aggression committed on Ukrainian territory before the ICC. After the preliminary examination and investigation process, the ICC issued an arrest warrant on 17 March 2023 against Russian President Vladimir Putin and the Commissioner for Children’s Rights Maria Lvova-Belova. The arrest warrant covers the crimes of unlawful deportation and unlawful transfer of children from the occupied Ukrainian territories, which constitute war crimes under the Rome Statute. The unexpectedly rapid arrest warrant, which was welcomed by the international community, raised other issues. The most important of these is the personal and judicial immunity enjoyed by heads of state, which prevents their arrest in foreign states. Although the Rome Statute explicitly states that no official title shall provide immunity from individual criminal liability before the ICC, there are concerns that the immunity of heads of state, which is largely recognised as a rule of customary international law, will prevent the execution of the arrest warrant. The present study analyses the relationship between individual criminal responsibility and the immunity of heads of state alongside the possibility of arresting and prosecuting Russian President Vladimir Putin before the ICC.Öğe Uluslararası hukuk açısından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı olan sporcuların uluslararası müsabakalarının katılımı(İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2023) Halhallı, Ozan Emin; Candan, TolgaGünümüzde spor faaliyetlerinin giderek endüstrileşmesi, spor alanının da küreselleşmesi sonucunu doğurmaktadır. Sportif müsabakaların uluslararası naklen yayınlanması, ulusal liglerde yer alan kulüplerin farklı ülkelerde taraftar gruplarına sahip olmasına yol açarken, yabancı uyruklu sporcuların vatandaşlık değiştirerek farklı ulusal takımlarda yer almaları da artık sıradan olaylar haline gelmiştir. Ulusal kupa finallerinin farklı ülkelerde oynanması da son dönemde sporseverleri şaşırtmamaktadır. Öte yandan, sporun küreselleşmesi olgusundan hala yararlanamayan ülke sporcularının varlığı da bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin uluslararası toplum tarafından hala tanınmaması, KKTC vatandaşı olan sporcuların durumunu da doğrudan olumsuz etkilemektedir. Her ne kadar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 17 Kasım 2003 tarihinde kabul edilmiş 58/5 No’lu Karar ile sporun; eğitim, sağlık, kalkınma ve barışı teşvik etmek için önemli bir araç olarak kabul edilmesi gerektiği vurgulanmışsa da, söz konusu kararın, KKTC vatandaşı sporcuların uluslararası spor müsabakalarına katılmasına yönelik herhangi bir olumlu etkisi olmamıştır. Özellikle Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından KKTC vatandaşı sporcuların ve spor takımlarının düzenlenen organizasyonlara katılımının engellenmesi konusu, spor hukuku açısından olduğu kadar uluslararası hukuk normları açısından da tartışılmalıdır. Bu makalede öncelikle spor hukukunun özel yapısı ve uluslararası örgütlenmesi genel hatlarıyla incelenecektir. Sonrasında ise uluslararası spor hukuku açısından KKTC vatandaşı sporcuların ve spor kulüplerinin uluslararası müsabakalara katılımı ele alınacaktır.Öğe Uluslararası hukuk açısından tahıl koridoru andlaşması’nın kısa bir analizi(Ankara Barosu Dergisi, 2022) Halhallı, Ozan Emin; Candan, Tolga24 Şubat 2022 Perşembe günü Rusya Federasyonu tarafından Ukrayna topraklarına yönelik başlatılan askeri saldırı, uluslararası toplumda yoğun tepkiler doğurmuştur. Bu tepkiler sonucunda, başta Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) üyeleri tarafından Rusya’ya yönelik geniş kapsamlı yaptırım kararları alınmıştır. Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna limanlarına yönelik uyguladığı askeri abluka nedeniyle, Ukrayna’dan başta Kuzey Afrika ülkelerine olmak üzere 3. ülkelere yönelik tahıl ihracatı engellenmektedir. Bu durum, Dünya tahıl fiyatlarında yüksek fiyat artışına yol açarak, küresel düzeyde bir gıda güvenliği sorununa ve açlık tehdidine sebep olmuştur. Bu sorunun çözümü için başta Türkiye olmak üzere BM aracılığıyla yürütülen diplomatik girişimler başarılı olmuş ve 22 Temmuz 2022 tarihinde Rusya, Ukrayna, Türkiye ve BM tarafından kısaca “Tahıl Koridoru Andlaşması” olarak ifade edilen “Tahıl ve Yiyecek Maddelerin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi” imzalanmıştır. Bu andlaşma ile Ukrayna’nın Odesa, Çornomorsk ve Yujniy limanları üzerinden çizilen kırmızı hat boyunca güvenli rotaların oluşturulması ve bu güvenli koridorlardan yararlanılarak gıda sevkiyatının sağlanması gıda maddelerinin ve özellikle de tahıl ürünlerinin güvenli bir şekilde geçişi sağlanarak, küresel gıda fiyatlarının ve gıda kıtlığının azaltılması amaçlanmıştır. İmzalanmasında Türkiye’nin de önemli rol üstlendiği bu uzlaşma metninin hazırlık süreci, kapsamı ve uygulanmasının hukuki olarak değerlendirilmesi bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır.Öğe Uluslararası hukuk açısından uluslararası insani yardım çağrısının hukuki niteliği ve 6 şubat depremi(Ankara Barosu Dergisi, 2023) Halhallı, Ozan Emin; Candan, Tolga6 Şubat 2023 tarihinde Sofalaca-Şehitkamil-Gaziantep merkezli olarak 7,7 moment büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Bu depremin ardından, bölgede çok sayıda başka depremler de meydana gelmiştir. Depremler neticesinde, birçok yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Söz konusu deprem, “Türkiye Afet Müdahale Eylem Planı” uyarınca dördüncü seviye bir afet olarak kabul edilmiş ve uluslararası insani yardım çağrısında bulunulmuştur. İlgili çağrıya, 102 devlet karşılık vermiştir. Bu devletlerin arasında; Yunanistan, Ermenistan, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve İsveç de yer almaktadır. İlgili devletlerin kendi aralarında veya Türkiye Cumhuriyeti ile hukuki ve diplomatik uyuşmazlıklar yaşadıkları bilinmektedir. Yaşanan deprem sonrası, bu devletler tarafından mevcut uyuşmazlıkların bir tarafa bırakılarak uluslararası insani yardım çağrısına karşılık verilmesi, uluslararası hukuk açısından da önemli ve incelenmesi gereken bir süreçtir. Hukuki açıdan uluslararası insani yardım çağrısının niteliğinin tespit edilmesi, bu nedenle önemli görünmektedir. Ayrıca bu çalışmada, Birleşmiş Milletler nezdinde uluslararası insani yardım çağrısına aracılık eden birimlerin üstlendikleri görev ve sorumlulukların değerlendirilmesi, uluslararası insani yardım çağrısının hukuki niteliğinin ve uluslararası toplumda bulduğu karşılığın da tespit edilmesi amaçlanmaktadır.Öğe Verreisen ohne visum? Zur visumpflicht für Türkische staatsangehörige(2019) Candan, Tolga; Topal-Gökceli, SuzanIm Fokus der (neueren) Judikatur des EuGH zur Frage der Visumspflicht für türkische Staatsangehörige stehen weiterhin das Assoziierungsabkommen zwischen der EU und der Türkei sowie die mit diesem Abkommen verbundenen Stillhalteklauseln. Der EuGH äußerte sich in seinen rezenten Urteilen sowohl zum Verschlechterungsverbot der Stillhalteklauseln als auch zu den Besonderheiten und Grenzen der grundfrei- heitlichen Rechte türkischer Staatsangehöriger.