Yaşam hakkı v. ölme hakkı: Avrupa insan hakları sözleşmesi'ne taraf ülkelerde ölme hakkına yönelik farklı yaklaşımlar
Künye
Kayacan, Derya Nur (2022). Yaşam hakkı v. ölme hakkı: Avrupa insan hakları sözleşmesi'ne taraf ülkelerde ölme hakkına yönelik farklı yaklaşımlar. Hukukun Güncel Sorunları Sempozyumu 3., 85-87. Ankara: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi.Özet
Kişisel özerkliğin sınırlarına dair son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri olan ölme
hakkı, kişinin kendi ölüm zamanını ve şeklini seçme hakkını ifade etmektedir. Tedavisi
olmayan sancılı bir hastalıktan kurtulmak veya kimseye muhtaç olmamak isteği gibi çeşitli
sebeplerden ötürü hayatını kendi tercih ettiği bir zamanda sona erdirmek isteyen insanlar,
doktorlarından ötenazi (euthanasia) veya yardımlı intihar (assisted suicide) talep etmektedir.
Geçmişte Nazi Almanya’sının uyguladığı, “yaşamaya değer bulunmayan” bireyleri öldürme
politikasının gölgesini hala üzerinde taşıyor olsa da aslında etimolojik olarak “güzel ölüm”
anlamına gelen ötenazi kavramı, ayırt etme gücüne sahip bir bireyin açık ve bağımsız talebi
üzerine hayatının aktif bir şekilde sonlandırılmasını ifade etmektedir. Yardımlı intihar ise, ayırt
etme gücüne sahip bir bireyin açık ve bağımsız talebi üzerine hayatına son vermesine yardım
etmek demektir. Bu yardım bir doktor tarafından sağlandığında, doktor yardımlı intihar olarak
da adlandırılabilmektedir. Ötenazi ile yardımlı intihar arasındaki fark, ölüme sebebiyet veren
son eylemi kimin gerçekleştirdiğidir. Ötenazide bu eylemi üçüncü bir kişi
gerçekleştirmekteyken, yardımlı intiharda hayatına son vermek isteyen kişi kendisi
gerçekleştirmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kişisel özerklik vurgusunun ağır bastığı
içtihadında ölme hakkını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesinde
düzenlenen özel ve aile hayatına saygı hakkı kapsamına almış ve böylelikle ölme hakkını AİHS
tarafından korunan bir hak olarak tanımlamıştır.1 Fakat kişisel özerkliğin bir ifadesi olan ölme
hakkının, devletlerin AİHS 2. maddesi uyarınca yaşam hakkının korunmasına yönelik gerekli
önlemleri almak üzere taşıdıkları pozitif yükümlülükler karşısında dengelenmesi
gerekmektedir. Yaşam hakkının korunması karşısında ölme hakkının nasıl değerlendirileceği,
kişisel özerkliğin veya başka bir deyişle kişinin kendi kaderini tayin hakkının sınırlarının nerede
çizileceği, birçok farklı tartışmayı içinde barındıran bir konudur. Üye devletlerin arasında fikir birliği olmaması dolayısıyla AİHM, konunun esasına ayrıntılı olarak girmekten ziyade usule
yönelik değerlendirmelere yoğunluk vermiş, böylelikle AİHS 2. ve 8. maddeler arasında
dengenin nasıl sağlanacağı muhakemesini üye devletlerin takdir yetkisine bırakmıştır.
AİHS taraf ülkelerinin birçoğunda ötenazi ve yardımlı intihar suç teşkil etse de, ölme
hakkının uygulanmasına izin veren “müsamahakâr” ülkeler de mevcuttur. En liberal
yaklaşımlardan birine sahip olan İsviçre’de yardımlı intihar uygulaması, Ceza Kanunu’ndaki
bir boşluğa dayanmakta ve çoğunlukla yardımlı intihar organizasyonları tarafından
gerçekleştirilmektedir. Birçok kez meclis gündemine getirilmiş olsa da yasal düzenlemesi
yapılmayan yardımlı intihar uygulaması, daha ziyade organizasyonların elinde şekillenmiştir.
İsviçre’de ikamet etmeyenlere yardımlı intihar hizmeti sağlanmasının önünde yasal bir engel
bulunmaması dolayısıyla bazı organizasyonların yabancılara da hizmet vermesi “ölüm turizmi”
kavramının doğuşuna neden olmuştur.2 Her ne kadar intihara yardım eden kişinin doktor
olması şartı aranmasa da, yardımlı intihar reçeteye tabi sodyum pentobarbital adlı bir ilaç
vasıtasıyla sağlandığı için, bu sürecin doktorlardan bağımsız yürütülmesi pratikte mümkün
değildir. Yasal düzenlemeye giden ilk AİHS taraf ülkesi olan Hollanda, öncesinde müsamaha
gösterilen ve zaman içerisinde mahkeme kararları ile tabipler birliğinin yorumlamalarıyla
şekillenen ötenazi ve yardımlı intihar uygulamalarının hukuki çerçevesini 2001 yılında Talep
Üzerine Yaşamın Sonlandırılmasının Kontrolü ve Yardımlı İntihar Yasası’nda düzenlemiştir.3
Hollanda’da ikamet etmeyenlere ötenazi veya yardımlı intihar sağlanması yasaklanmamış olsa
da, doktorluk mesleğinin gerektirdiği özen ve ihtimamın (medical due care criteria)
gösterilmesi hususunda mahkemelerin daha hassas olması sebebiyle İsviçre’deki gibi ölüm
turizminde yoğunluk görülmemektedir. Hollanda’nın ardından Belçika da kendi Ötenazi
Yasası’nı 2002 yılında kabul etmiştir.4 Yasa sadece ötenaziyi düzenlese de, hastanın son eylemi
gerçekleştirebileceği fiziki kapasitesi olması halinde yardımlı intihar uygulanması yazılı
olmayan bir kural olarak değerlendirilmektedir. Lüksemburg ise 2009 yılında ötenazi ve
yardımlı intiharı düzenleyerek ölme hakkını uygulayan 4. Avrupa Konseyi ülkesi olmuştur.5
Ölme hakkı uygulamasının yerleştiği bu dört AİHS taraf ülkesi dışında da ölme hakkı
tartışılagelmektedir. 2021’de Avusturya ve İspanya ölme hakkını düzenleyen yasalar geçirerek
uygulamaya izin veren ülkeler arasına girmişlerdir.6 Alman Federal Anayasa Mahkemesi ve
İtalyan Anayasa Mahkemesi yardımlı intihar yasağının bazı koşullarda kişinin kendi kaderini tayin hakkını ihlal edebileceğine hükmetmişlerdir.7 Henüz iki ülkede de herhangi bir yasal
düzenlemeye gidilmemiştir. Portekiz, İrlanda, Fransa ve İngiltere meclislerinde de ölme
hakkına ilişkin yasa tasarıları gündeme getirilmiş, fakat oy çokluğu ile reddedilmiştir.
Türkiye’de ötenazi ve yardımlı intihar suç teşkil etmekte, şu ana kadar bahsi geçen ülkelerin
aksine kamuoyunda da ölme hakkı lehinde güçlü bir talep görülmemektedir.
Tebliğde, ötenazi ve/veya yardımlı intihar uygulaması olan “müsamahakâr” AİHS taraf
ülkelerinde yaşam hakkı ile ölme hakkı arasındaki dengenin yasal çerçevede nasıl sağlandığı
karşılaştırmalı olarak irdelenecektir.