Kaldıraçlı alım satım (foreks) işlemlerinin hukukî niteliği ve bu işlemlerden doğan uyuşmazlıklara ilişkin bazı değerlendirmeler
Citation
Oyal, Ahmet Batuhan (2023). Kaldıraçlı alım satım (foreks) işlemlerinin hukukî niteliği ve bu işlemlerden doğan uyuşmazlıklara ilişkin bazı değerlendirmeler.Abstract
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’la tüketici işlemlerinin kapsamı genişletilmiştir. Bu durum ticarî iş ile adî işin sınırlarının belirlenmesini zorlaştırmaktadır.Ticarî iş ile adî iş ayırımının isabetli biçimde yapılabilmesi, ancak bir işlemin niteliğinin tam anlamıyla anlaşılmasıyla mümkündür. Bu bağlamda finansal piyasalarda yatırımcının daha fazla yer almasında etkin rol oynayan daha az sermayeyle daha büyük hacimli işlemler yapılmasına imkân sağlayan kaldıraç sistemi ile bu sistem kapsamında yapılan “kaldıraçlı işlemlerin” (forex) niteliğinin ortaya konulması; bu işlemlerden doğacak uyuşmazlıklarda görevli ve yetkili mahkemenin doğru şekilde belirlenmesini de sağlayacaktır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun konuyla ilgili Tebliğ’lerindeki düzenlemesine göre, kaldıraçlı işlem, yatırılan teminat tutarı karşılığında, döviz ve kıymetli madenler ile Sermaye Piyasası Kurulu’nca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı olarak elektronik bir platformda alım-satım işlemlerini ifade etmektedir. Böylece kaldıraç sistemi, yatırılan belli bir teminat karşılığında bu teminatın belli bir misli miktarında, Tebliğ kapsamındaki varlıkların alım satımına imkân tanır. Kaldıraçlı alım satım işlemleri bir tür bankacılık sözleşmesidir. Yargıtay’ın nispeten daha eski tarihli kararlarında kaldıraçlı alım satım işlemi yapan kişi bakımından Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k, 3/l ve 49. maddelerinin şartları mevcutsa, bu kişi tüketici sayılmıştır. Bu sebeple, tüketici işlemi söz konusu olduğundan, tüketici sıfatına sahip olan kişilerin yapmış oldukları kaldıraçlı alım satım işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Oysa Yargıtay’ın güncel kararanlarında kaldıraçlı alım satım işlemi ticarî iştir. Bu nedenle kaldıraçlı alım satım işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda
asliye ticaret mahkemesi görevlidir. Kanaatimizce kaldıraçlı alım satım işlemlerinde nihaî amaç tüketim olmadığı, için bu tür işlemler tüketici işlemi olarak nitelendirilemez. Kaldıraçlı alım satım işlemi yapan kişi de tüketici sayılamaz. Çünkü bir işlemin tüketici işlemi sayılması için nihaî kullanım amacıyla edinilmiş olması gerekir. Kaldıraçlı alım satım işlemlerinde ise belli bir teminat karşılığında bu teminatın kaldıraç oranı mislince bir sözleşme akdedilir, satın alınan yabancı para değer kazanırsa, buradaki değer artışından doğan kâr miktarı müşteriye ödenir. Dolayısıyla kaldıraçlı alım satım işlemi, döviz bürosundan yabancı para veya kuyumcudan altın alıp, bu varlıkların değer artışından yarar elde etmekten farklıdır. Buradaki malvarlığı artışı, yapılan tüketimin tesadüfî bir neticesi olmayıp, yapılan tüketimin doğrudan amacıdır. Kaldıraçlı alım satım işlemi aslında, alımı yapılan varlığın tüketimi için değil, onun değer artışı
sonucu tekrar satılarak kazanç elde etmek amacıyla yapılır. Bu sebeple kaldıraçlı alım satım işlemi kesinlikle tüketici işlemi olarak nitelendirilemez. Kaldıraçlı alım satım işleminden doğan uyuşmazlıklara ilişkin davalar Türk Ticaret Kanunu’nun dördüncü maddesine göre, mutlak ticarî dava olarak kabul edilmelidir. With the Law No. 6502 on the Protection of the Consumer, the scope of consumer transactions has been expanded. This makes it difficult to determine the boundaries of commercial transactions and ordinary transactions.Accurately distinguishing between commercial and ordinary transaction is only possible if the nature of the transaction is fully understood. The leveraged trading system plays an active role in an investor's involvement in financial markets and enables larger transactions with less capital. Determining the legal characteristic of leveraged trading transactions plays a key role in ensure the correct determination of the competent and authorized court in disputes arising from these transactions. According to the regulation of the Capital Markets Board in the relevant Communiqués, leveraged transaction refers to the leveraged trading of foreign currency and precious metals and other assets to be
determined by the Capital Markets Board on an electronic platform in return for the deposited collateral. Thus, the leverage system allows the trading of assets covered by the Communiqué, in return for a certain collateral deposited. Leveraged trading is a type of banking contract. In the relatively older decisions of the Court of Cassation, if the conditions of Articles 3/k, 3/l and 49 of the Law on the Protection of the Consumer exist, this person is deemed to be a consumer. For this reason, since consumer transactions are in question, it has been concluded that consumer courts are responsible for disputes arising from leveraged buying and selling transactions made by people who have the title of consumer. However, in the current decisions of the Court of Cassation, leveraged trading is a commercial transaction. For this reason, the commercial court of first instance is the competent court for disputes arising from leveraged
trading transactions. In our opinion, since the ultimate purpose of leveraged buying and selling
transactions is not consumption, such transactions cannot be qualified as consumer transactions.
For a transaction to be considered a consumer transaction, it must be acquired for end-use purposes. Leveraged trading is actually done not for the consumption of the purchased asset but for the purpose of earning a profit by reselling it as a result of its increase in value. For this reason, leveraged trading cannot be considered as a consumer transaction. Lawsuits regarding disputes arising from leveraged trading should be considered as absolute commercial transaction according to the fourth article of the Turkish Commercial Code.
Source
9. Asoscongress Uluslararası Hukuk SempozyumuURI
https://kongre.akademikiletisim.com/files/asos2023/asoshukuk9_ozet_kitapcigi.pdfhttps://hdl.handle.net/20.500.12846/735