Türkiye’de uluslararası ilişkiler disiplininde kadın akademisyen olmak: cam tavanlar ve fildişi bodrumlar
Abstract
Türkiye’deki üniversitelerde Uluslararası İlişkiler/Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinde çalışan kadın akademisyen sayıları, kariyerin ilk basamaklarında nispeten yüksek olmasına karşın, özellikle profesörlük aşamasına gelindiğinde büyük bir cinsiyet eşitsizliğinin ortaya çıktığı göze çarpmaktadır. Bu makalede, söz konusu bölümlerde çalışan kadın akademisyenlerin çalışma ortamlarıyla ve kariyer olanaklarıyla ilgili algılamaları toplumsal cinsiyet perspektifinden analiz edilecektir. Bunun için Türkiye’nin 7 bölgesinden 22 şehirde Uluslararası İlişkiler/Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerinde öğretim elemanı olarak çalışan 58 kadın akademisyen ile gerçekleştirilmiş olan yarıyapılandırılmış mülakatların sonuçları mercek altına alınacaktır. Patriarkal kodlar, söylemler ve uygulamalar; kadın akademisyenlerin çalışma ortamlarını nasıl etkilemektedir? Kadınlar akademinin merdivenlerini tırmanmaya çalışırken görünen/görünmeyen hangi engellerle karşılaşmaktadır ve bu engellerle nasıl mücadele etmektedir? Türkiye’nin üç büyük şehri ve Anadolu’daki üniversiteler arasında kadınların akademide çalışma koşulları açısından hangi farklar mevcuttur? Cam tavanlar, fildişi bodrumlar ve annelik duvarları onları ne kadar ve nasıl etkilemektedir? Bu çalışmada tüm bu sorulara yanıt aranmaktadır. The number of female academics who are in the first steps of their academic career in the departments of International Relations/Political Science and International Relations in Turkish universities are relatively high, but there is a considerable gender inequality with regard to getting the title of professorship. This article analyses female academics’ perceptions of working environments and career opportunities in these departments from the perspective of gender. the article is based on 58 semi-structured interviews held with female academics in 22 different cities from seven regions in Turkey. How do patriarchal codes, discourses and practices affect the working environment of those academics? What kind of visible and invisible obstacles do female scholars face and how do they deal with them? What kind of differences are there between the universities in the three biggest Turkish cities and in others in terms of working environment? How do glass ceilings, ivory basements and maternal walls affect female academics? This study aims to answer these questions.