Apartheid suçları ve etnik ayrımcılık: İsrail örneği
Künye
Sarı, A. (2024). Apartheid Suçları Ve Etnik Ayrımcılık: İsrail Örneği. Sosyal Bilimler Dergisi, 12 (Eylül), 853-880.Özet
Israel's response to the Operation Al-Aqsa Flood on October 7, 2023, which
includes practices that could be considered genocide and massacres, has led to
serious global debates on the concept of apartheid regime. This article examines the origins of racial discrimination, which forms the backbone of the apartheid
crime, considering international conventions. Initially, considering the studies
in the field of social psychology, it was understood that ethnic-based groupings
are more about maximizing the distinction from other groups rather than maximum benefit. When the findings are examined specifically in the context of the
Israel-Palestine issue, it is understood that Israel promotes the identity of the
'accepted Jew' and discriminates against all other ethnic groups outside of this
identity. Not only Palestinian Arabs but also Jews of African and Middle Eastern origin have been subjected to ethnic discrimination in Israel. In light of the
reports prepared by international institutions and organizations, especially the
United Nations, when the discrimination against Palestinians is examined, it is
seen that Palestinians are subjected to systematic discrimination enshrined in
the Israeli constitution. Palestinians face various levels of apartheid regime in
three different spheres of influence: Palestinian citizens living in Israel, Palestinians with permanent residency living in East Jerusalem, and Palestinians
struggling to live in the occupied West Bank and Gaza. Especially Palestinians
living in East Jerusalem, the West Bank, and Gaza are subjected to almost all
the crimes defined as apartheid crimes in international conventions. Israel's
land policy, the dual legal system that can be summarized as Jews and nonJews, and various occupation policies focused on dividing and exiling Palestinians constitute the main backbone of apartheid crimes. İsrail ’in 7 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen Aksa Tufanı Operasyonu’na
verdiği karşılık, soykırım suçları kapsamında değerlendirilebilecek uygulamalar ve müsebbibi olduğu katliamlar sonucunda apartheid rejimi kavramı dünya
genelinde ciddi bir biçimde tartışılır hale geldi. Bu makalenin amacı uluslararası sözleşmeler ışığında apartheid suçu ve bu suçun temelini oluşturan ırksal
ayrımcılığın kökenlerini İsrail örneği üzerinden incelemektir. Öncelikle sosyal
psikoloji alanında yapılan çalışmalar göz önünde bulundurulduğunda etnik
kimliğe dayalı gruplaşmaların özünde maksimum faydadan ziyade diğer
grupla maksimum ayrışmanın ön plana çıktığı görülmektedir. Elde edilen bulgular İsrail-Filistin meselesi özelinde incelendiğinde İsrail’in ‘makbul Yahudi ’
kimliğini teşvik ettiği ve bu kimliğin dışında kalan tüm etnik gruplara ayrımcılık uyguladığı anlaşılmaktadır. İsrail’de uygulanan etnik ayrımcılığa sadece Filistinliler değil, Afrika ve Sefarad Yahudileri de muhatap olmuştur. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşların hazırladığı raporlar ve kararlar ışığında Filistin’e uygulanan ayrımcılık incelendiğinde, Filistinlilerin İsrail anayasasına yerleşmiş sistematik bir ayrımcılığın muhatabı olduğu görülmektedir. Filistinliler, İsrail’de yaşayan İsrail vatandaşları, Doğu
Kudüs ’te yaşayan süresiz oturuma sahip Filistinliler ve işgal altında Batı Şeria
ve Gazze’de yaşam mücadelesi veren Filistinliler olarak üç farklı nüfuz bölgesinde çeşitli düzeylerde apartheid rejimine muhatap olmaktadırlar. Bilhassa
Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinliler uluslararası sözleşmelerde apartheid suçları olarak tanımlanan suçların neredeyse tamamına maruz
kalmaktadırlar. İsrail’in uyguladığı toprak politikası, Yahudiler ve Filistinliler
olarak özetlenebilecek iki yapılı hukuk sistemi ve Filistinlileri bölmeye ve sürgün etmeye odaklı çeşitli işgal politikaları apartheid suçlarının ana omurgasını
oluşturmaktadır.