Deprem ve benzeri felaket durumlarında medeni usulu hukuku sorunları hakkında değerlendirmeler
Citation
Dırenisa, E., Özekes, M. (2023). Deprem ve benzeri felaket durumlarında medeni usulu hukuku sorunları hakkında değerlendirmeler. Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 165, 249-304.Abstract
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremler, maalesef büyük bir yıkım ve can kaybına yol açmıştır. Hukuk yargılaması açısından bakıldığında, bu can ve mal kayıpları
ile ilgili pek çok uyuşmazlık öngörülebilir bir gelecekte yargı organlarını meşgul edecektir. Bunun yanı sıra böyle felâket durumunda
yargı organları da hukuken ve fiilen birçok engelle karşılaşmakta,
hatta görev yapamaz hâle gelebilmektedirler. Bilgiye dayalı, Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun içeriğine uygun, bilinçli, doğru ve süratli
bir yargı uygulaması geliştirilebilirse, yargı bu depremden enkazda
kalmadan çıkabilir. Bu kapsamda medenî usûl hukukunun sosyal
adaleti de sağlamaya yönelik olduğu gözetilerek medenî usûl hukuku hükümlerinin sosyal devlet ilkesi ışığında yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir. Adalet hizmetinin devamlılığının sağlanması için, felâket nedeniyle fiilen işleyemez hâle gelen mahkemeler
bakımından, görev ve yetki kuralları kapsamında Hakimler Savcılar
Kurulu tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Adlî
yardım talepleri, kurumun amacı gözetilerek hassas bir şekilde değerlendirilmelidir. Baroların da adlî yardım hizmetine ağırlık vermesi
gerekir. Ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda delil toplanması ve saklanması sorununun önüne geçilebilmesi için avukatların delil toplama
yetkisinin geniş yorumlanması ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü kurumundan seri ve
pratik bir yöntemle yararlanılması gerekmektedir. İspat yükü ile delil
ikame yükü arasında ayırım doğru bir şekilde yapılarak, vakıaların ispatı bakımından ortaya konulması gereken bilgi ve belgelerin somut
deprem örneğinde olduğu gibi davalıda bulunduğu gözetilmeli ve
bunların sunulamaması durumunda davalı aleyhine karar verilmesi
gerektiği unutulmamalıdır. Vakıaların ispatında ispat ölçüsü bakımında felâket durumlarında ortaya çıkan fiilî karinelerden, emare ispatı
ve ilk görünüş ispatından faydalanılması zorunludur. The earthquakes that took place on February 6, 2023
in Kahramanmaraş unfortunately caused great destruction and loss
of life. In regard to civil proceedings, this means that these loss of
life and property will keep the judicial organs occupied in the foreseeable future in form of many disputes. In addition to this, in the
event of such a disaster, the judicial organs are faced with many
obstacles, both legally and de facto, and they may even become
incapacitated. If a conscious, accurate and speedy judicial practice
can be developed in accordance with the Turkish Code of Civil Procedure, the judiciary can come out of this earthquake without being
left in the rubble. In this context, considering that the civil procedure law also aims to provide social justice, the provisions of the civil
procedure law should be interpreted and applied in the light of the
social state principle. In order to ensure the continuity of the justice service, the Council of Judges and Prosecutors should transfer
proceedings in the courts that have become ineffective due to the
disaster to other courts. In order to prevent the problem of collecting and storing evidence in disputes that may arise, the power of
attorneys to collect evidence should be interpreted broadly and the
expert opinion institution should be utilized as a quick and practical
method of evidence collection as foreseen in Article 293 of the Code
of Civil Procedure. By making a correct distinction between the burden of proof and the burden of substituting evidence, it should be
considered that the information and documents that need to be revealed in terms of proof of facts are available to the defendant, as
in the concrete earthquake example, and it should not be forgotten
that a decision should be made against the defendant in case these
cannot be presented. In the proof of the facts, it is obligatory to
benefit from presumption of fact, circumstantial evidence and prima facie evidence, which arise in disaster situations in terms of the
extent of proof.